|
|||
|
1. | Politik iktidarın fethi1 |
2. | Demokrasi ve diktatörlük |
3. | Burjuvazinin mülksüzleştirilmesi ve üretimin toplumsallaştırılması |
4. | Zafere yolunda |
Kapitalist sistemin derinliklerinde olan çelişkileri tek büyük bir patlama ile açığa çıktı – büyük emperyalist dünya savaşı.
Kapitalizm anarşik doğasını üretimi örgütleyerek aşmayı denedi. Yerine birbiriyle rekabet eden işletme sahipleri, kapitalistlerin güçlü örgütlerini (sarı sendikalar, karteller, tröstler) yarattılar; Banka sermayesi endüstriyel sermaye ile birleşti; Bütün ekonomik hayat mali sermaye oligarşisinin etkisi altına girdi, bu gücü ve organizasyonu ona özel bir üstünlük sağladı. Serbest rekabet tekelleşmeye yol açtı. Kişisel sermayeci, kapitalist örgütün bir üyesi haline geldi. Örgüt, pervasız anarşinin yerini aldı.
Fakat her ülkede kapitalist üretim tarzının anarşisi kapitalist örgüte yol açtı, dünya düzeyinde ekonomi, rekabet ve çelişkiler yoğunlaştı. En örgütlü Sömürücü devletler arasındaki mücadele ve kaçınılmaz zorunluluk dünya savaşının dehşetine yol açtı. Kâr hırsı, dünya sermayesini yeni pazarlar, yeni yatırım alanları, yeni hammadde kaynakları ve sömürge kölelerinin ucuz emek gücü için savaşmaya itti. Tüm dünyayı aralarında paylaşan, milyonlarca Afrikalı, Asyalı, Avustralyalı ve Amerikalı proleter ve köylüyü yük hayvanına dönüştüren emperyalist devletler, er ya da geç, sermayenin gerçek, anarşik doğasını tam ölçekli bir çatışmada keşfetmek zorundaydı. En büyük suç olan – Kanlı Dünya Savaşı – bu şekilde ortaya çıktı.
Kapitalizm ayrıca sosyal yapısının çelişkilerini aşmaya çalıştı. Burjuva toplumu bir sınıflı toplumdur. Büyük "uygar" güçlerdeki sermaye kendiye sosyal çelişkilerini gizlemek istedi. Sömürge halklarını sömürerek, sermaye kendi gizli kölelerini satın alabildi. Sömürücülerin çıkarları arasında bir topluluk yarattı ve baskılanmış kolonilerin sarı, siyah ve kırmızı tenli nüfuslarını sömürdü - Avrupalı ve Amerikalı işçi sınıfları emperyalist ’anayurtlarına’ bu şekilde bağlandılar.
Fakat savaş geldiğinde, bu rüşvet metodu daha önceden güvence altına alınmış işçi sınıfının yurtseverliği ve manevi köleliği tam tersi etkiye neden oldu.
Sınıflar arasındaki barışın bedeli nihayet fiziksel yok oluşla ödendi. Proletaryanın tamamen köleleştirilmesi, korkunç baskı yoksullaşma ve fiziksel yozlaşma ve dünya kıtlığı. Sivil barış bozuldu. Emperyalist savaş iç savaşa dönüştü.
Yeni bir sistem doğdu. Bizim çağımız, sermayenin çöküşü ve onun içsel çözülüşü, Proletaryanın komünist devriminin çağı.
Emperyalist sistem çöküyor. Kolonilerde ve bağımsızlığını yakın zamanda kazanmış küçük ülkelerde huzursuzluk var. Bu proleter ayaklanmalarının zamanı ve bazı ülkelerde muzaffer proleter devrimlerinin zamanı. Emperyalist ordular moralmen çöktü, hakim Sınıflar yönetmekten tamamen aciz. Dünya genelinde mevcut durum böyle.
İnsan doğası tamamen yok edildi ve insanlık tamamen yok oluşla tehdit edildi. Tek bir güç insanlığı kurtarabilir bu, proletaryadır. Eski kapitalist "düzen" işlevini durdurdu daha fazla varlığı söz konusu bile olamaz. Kapitalist üretim modelinin son aşaması kaostur. Bu kaos sadece üretici ve sayıca fazla olan sınıf tarafından aşılabilir- işçi sınıfı. Proletarya gerçek düzeni kurmalıdır - komünist düzen. Sermayenin egemenliğini yıkamalı, savaşları imkânsızlaştırmalı, sınırları kaldırmalı, tüm dünyayı, herkesin ortak çıkar için çalıştığı ve halkların özgürlüğünün ve kardeşliğinin gerçekleştirildiği bir topluluğa dönüştürmeli.
Dünya sermayesi diğer taraftan son savaşa hazırlanıyor "Milletler ligi" ve pasifist gevezelik maskesinin ardında, şu anda kendiliğinden parçalanma sürecinde olan kapitalist sistemi bir araya getirmek ve enerjilerini proleter devrimin istikrarlı ilerleyişine karşı yönlendirmek için son bir girişimde bulunuyor.
Proletarya kapitalist sınıfın bu devasa komplosuna iktidarın ele geçirilmesi ile yanıt vermeli. İşçiler bu gücü sınıf düşmanlarına karşı bir silah olarak ve toplumun ekonomik olarak yeniden inşasını etkileyecek bir kaldıraç olarak kullanmalıdır.
Politik iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesi burjuva iktidarının yıkılması anlamına gelir. Burjuva-soylu subayların komuta ettiği kapitalist ordusuyla, polisi ve jandarmasıyla, gardiyanları ve yargıçlarıyla, rahipleri ve memurlarıyla burjuva devlet aygıtı burjuvazinin sahip olduğu en güçlü silahtır. Devlet gücünün ele geçirilmesi sadece bakanlıklardaki personelin değiştirilmesi anlamına gelmez, düşman devlet aygıtlerının kaldırılması gerçek gücün proletaryanın elinde toparlanması, burjuvazinin, karşı devrimci subayların, beyaz Muhafızların silahsızlandırılması ve proletaryanın ve devrimci askerlerin kızıl işçi Muhafızlarının silahlandırılması; tüm burjuva yargıçların görevden alınması ve proleter mahkemenin örgütlenmesi; Gerici kamu hizmeti/yardımı düzeninin yıkılması ve yeni proleter yönetim organlarının oluşturulması anlamına gelir.
Proletaryanın zaferi, düşmanın gücünün kırılması ve proleter iktidarın örgütlenmesiyle garanti altına alınır. Burjuva devlet aygıtı parçalanmalı ve proleter bir devlet makinesi inşa edilmelidir. Ancak proletarya nihayet burjuvazinin direncini kırdığında ve açıkça galip geldiğinde, eski muhalifler yavaş yavaş kontrol altına alınabilir ve komünist toplumun inşasına katkıda bulunmaları sağlanabilir.
Proleter devlet, diğer devletler gibidir, bir baskı aygıtıdır, fakat bu baskı işçi sınıfının düşmanlarına yöneliktir. Amacı, kesin olarak devrimi kan nehirlerinde boğmak için verdikleri umutsuz mücadelede hiçbir şeyden vazgeçmeyecek sömürücülerin direnişini kırmaktır.
Toplumda bu sınıfı öncü konuma getirecek proletarya diktatörlüğü, ancak toplumda geçici bir devlet formudur. Burjuvazinin direnişi aşıldığında, mülkiyetleri kamulaştırıldığında ve üyeleri yavaş yavaş toplum için çalışmaya sürüklendiğinde, devlet sönümlenir ve toplumun sınıflara bölünmesi sonra erer.
Sözde "demokrasi" yani burjuva demokrasisi örtülü burjuva diktatörlüğünde başka bir şey değildir. Çok övülen "halkın iradesi", "ulustan" ya da "milletten" daha gerçek değildir. Sınıflar mevcuttur çelişen ve bağdaşmayan isteklere sahiplerdir, fakat burjuvazi küçük bir azınlığı temsil ettiğinden bu yanılsama, bu hayali konsepti çalışan sınıf üzerindeki iktidarının pekiştirmek amacıyla kullanır. Bu inandırıcı söz sanatı* maskesinin ardında kendi sınıf iradesini dayatabilir. Nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan proletarya ise tam tersine, burjuvazinin ayrıcalıklarını ortadan kaldırmak ve sınıfsız, komünist topluma geçişi garanti altına almak için kitle örgütlerinin ve Sovyetlerinin sınıf gücünü kullanma konusunda tamamen açıktır.
Burjuva demokrasisi, aslında maddi olanaklardan yoksun oldukları için emekçi halkın - proletarya ve yarı proleter unsurların - erişemeyeceği hak ve özgürlüklerin tamamen retorik ve biçimsel olarak tanınmasından ibarettir. Burjuvazi aynı zamanda maddi araçlarını, basınını ve örgütlenmesini halkı kandırmak ve aldatmak için kullanmak için her fırsata sahiptir. Bununla birlikte, Sovyet sistemi olarak bilinen yeni tip devlet iktidarı, proletaryaya haklarını ve özgürlüğünü pratikte garanti altına alma fırsatı sağlar. Sovyet iktidarı halka en iyi sarayları, evleri, basımevlerini, kâğıt stoklarını vb. sağlar ve toplantıları için kulüpler açar. Sadece bu tür önlemler proleter demokrasiyi gerçekten mümkün kılar. Burjuva demokrasisi ve onun parlamenter sistemi kitlelere devletin işleyişine katılma fırsatını sadece kâğıt üzerinde verir. Gerçekte ise kitlelerin ve örgütlerinin gerçek iktidara erişimleri kesinlikle yoktur ve devlet yönetimine gerçek anlamda katılmaları engellenir. Sovyet sistemi altında, Sovyetler sürekli artan sayıda işçiyi hükümete çektiği ölçüde, işleri yürütenler kitle örgütleri ve onlar aracılığıyla kitlelerin kendileridir. Çalışan nüfusun tamamı ancak bu şekilde yavaş yavaş devlet yönetimi işinin içine çekilebilir. Dolayısıyla Sovyet sistemi proletaryanın kitle örgütlerine, Sovyetlerin kendisine, devrimci sendikalara, kooperatiflere vs. dayanır.
Yasama ve yürütme erklerinin birbirinden ayrılması ve geri çağırma hakkının bulunmaması, burjuva demokrasisinin karakteristikleri ve parlementarizm kitleler ve devlet arasındaki uçurumu genişletir. Sovyet sistemi, geri çağırma hakkı, Yasama ve yürütmenin birleşimi bunun sonucunda, Sovyetlerin çalışma organları olarak konumuyla kitleleri idari organlara bağlayabilmektedir.
Böylece sovyet sistemi eşsiz proleter demokrasiyi mümkün kılar - proleterya tarafından, proleterya için burjuvaziye karşı demokrasi. Bu sistemde sanayi proletaryası, hegemonyası altında yarı proleter unsurların ve kırsal bölgelerdeki yoksul köylülerin seviyesinin kademeli olarak yükseltildiği, lider, en iyi örgütlenmiş ve siyasi olarak en olgun sınıf olarak ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Sanayi proletaryası sahip olduğu geçici ayrıcalıkları, kırsal kesimdeki yoksul küçük burjuva kitleleri kırsal kulakların ve burjuvazinin etkisinden kurtarmak, onları örgütlemek ve komünist inşa davasına çekmek için kullanmalıdır.
3. Burjuvazinin mülksüzleştirilmesi ve üretimin toplumsallaştırılması
Kapitalist sistemin ve kapitalist iş disiplininin çözülmesi ve sınıflar arasındaki ilişkilerin mevcut durumu göz önüne alındığında, ekonominin eski temeller üzerinde yeniden inşa edilmesi mümkün değildir. İşçilerin ücret artışı için verdikleri mücadeleler, başarılı olsalar bile, yaşam standartlarında beklenen artışla sonuçlanmamaktadır, çünkü tüm tüketim mallarının fiyatlarındaki artış, elde edilen kazanımları ortadan kaldırmaktadır. İşçilerin yaşam koşulları ancak üretim burjuvazi yerine proletarya tarafından yönetildiğinde iyileştirilebilir. Kriz durumunun açıkça aşılamaz olduğu ülkelerde, daha iyi ücretler için verilen militan mücadele kaçınılmaz olarak tırmanma eğilimi gösteren sert bir mücadeleye dönüşür. Sonuç olarak kapitalist sistemin varlığını sürdürmesi imkânsızdır. Ekonominin üretici güçleri yükseltilmeden önce burjuvazinin direnci kırılmalıdır. Burjuva egemenliği eski toplumun ölüm sancısını uzatarak ekonomik yaşamın tamamen yok olması tehlikesini yarattığından, bu mümkün olduğunca hızlı bir şekilde yapılmalıdır. Proletarya diktatörlüğü büyük burjuvaziyi ve toprak sahiplerini mülksüzleştirmeli ve üretim ve değişim araçlarını proleter devletin ortak malı haline getirmelidir.
Komünizm şimdi kapitalist sistemin yıkıntıları arasından yükselmektedir; bu yeni sistem insanlığın karşı karşıya olduğu tarihi krizden çıkışın tek yoludur. Toplumsallaşmayı ertelemek için kapitalist ekonomik sistemin yeniden inşası gibi ütopik bir talebi öne süren oportünistler, krizin çözümünü sadece ertelemekte ve mutlak bir yıkım olasılığı yaratmaktadır. Komünist devrim, toplumun gerçek üretici gücü olan proletaryanın ve toplumun kendisinin kurtarılabileceği en iyi - hatta mümkün olan tek - araçtır.
Proletarya diktatörlüğü, üretim ve değişim araçlarının herhangi bir paylaşımını içermez. Aksine, üretici güçlerin mümkün olan en yüksek düzeyde merkezileştirilmesi ve tüm üretimin tek bir plana tabi kılınması hedeflenir.
Tüm ekonominin toplumsallaştırılmasına yönelik ilk adımlar şunları içerir: şu anda üretimi kontrol eden büyük bankaların aygıtlarının toplumsallaştırılması; kapitalist devletin tüm ekonomik kurumlarının proleter devlet iktidarının kontrolü altına alınarak ele geçirilmesi; sendikalar ve tröstler halinde örgütlenmiş tüm sanayilerin ve sermayenin yoğunlaşmasının ve merkezileşmesinin teknik olarak millileştirmeyi mümkün kıldığı sanayi dallarının millileştirilmesi; ve tarımsal mülklerin millileştirilmesi ve bunların kamu tarafından yönetilen tarımsal birimlere dönüştürülmesi.
Daha küçük işletmelere gelince, proletarya bunları büyüklüklerine uygun bir şekilde kademeli olarak birleştirmelidir.
Küçük mülklerin kamulaştırılmayacağı ve kiralık emek kullanmayan küçük mülk sahiplerine karşı zor kullanılmayacağı vurgulanmalıdır. Bu katman sosyalist örgütlenme alanına kademeli olarak çekilmelidir. Örnekler ve pratik onlara, küçük köylüyü Kulakların ve toprak sahiplerinin ekonomik boyunduruğundan, kent küçük burjuvazisini vergilerin ağırlığından (devlet borçlarının iptali bu bağlamda önemli bir önlemdir) vs. kurtaran yeni sistemin avantajlarını gösterecektir.
Ekonomik alanda, proletarya diktatörlüğünün görevleri ancak proletarya üretimin yönetimi için merkezi organlar yaratabildiği ve işçi yönetimini hayata geçirebildiği ölçüde yerine getirilebilir. Bu amaca ulaşma çabasında proletarya, üretim süreciyle en yakından ilişkili olan kitle örgütlerinden yararlanmak zorunda kalacaktır.
Dağıtım alanında proletarya diktatörlüğü, ticaretin yerine adil bir ürün dağıtımını geçirmelidir. Bu amaçla alınması gereken önlemler şunlardır: büyük ticari işletmelerin toplumsallaştırılması, tüm burjuva devlet ve belediye dağıtım organlarının proletaryaya devredilmesi, geçiş döneminde örgütsel aygıtları hala büyük bir ekonomik öneme sahip olacak olan büyük kooperatif birlikleri üzerinde kontrolün sağlanması, tüm bu organların kademeli olarak merkezileştirilmesi ve ürünlerin rasyonel dağıtımından sorumlu tek bir sisteme dönüştürülmesi.
Üretim alanında olduğu gibi dağıtım alanında da, nitelikli teknisyenler ve uzmanlar, siyasi dirençleri kırıldıktan ve sermaye yerine yeni üretim sistemiyle çalışmaya hazır olduklarını kanıtladıktan sonra kullanılacaktır.
Proletarya, bu insanları ezmeyi kesinlikle amaçlamamaktadır - aksine, onlara yaratıcı enerjilerini geliştirme fırsatı verecektir. Proletarya diktatörlüğü altında, kapitalizmin belirgin özelliği olan fiziksel ve zihinsel emeğin ayrılması yerine, bunların entegrasyonuyla emek ve bilim birleştirilecektir. Fabrikaların, madenlerin, arazilerin vb. kamulaştırılmasının yanı sıra proletarya, büyük evlerin kapitalist mülk sahipleri tarafından sömürüsünü sona erdirmeli, yerel Sovyetlerin kontrolüne büyük evleri bırakmalı, işçileri burjuvazinin dairelerine yerleştirmeli vb.
Bu büyük değişiklikleri gerçekleştirirken, Sovyet iktidarı sürekli olarak büyük bir idari aygıtları inşa etmeli ve örgütlenmesini merkezileştirmeli ve aynı zamanda emekçi halkın artan katmanlarını doğrudan idari çalışmaya çekmelidir.
Devrimci dönem, proletaryanın militanlığını odaklayabilen mücadele yöntemlerini kullanmasını gerektirir. Bu yöntemler, doğrudan yüzleşme ve açık savaşa mantıklı bir şekilde yol açan kitlesel mücadele yöntemleridir. Diğer tüm yöntemler, burjuva parlamentosunun devrimci kullanımı dâhil olmak üzere, bu amaca tabi tutulmalıdır.
Bu mücadelede zaferin temel bir koşulu, proletaryanın sadece sermayenin açık uşakları ve Komünist devrimin cellatları olan sağcı sosyal demokratlarla değil, aynı zamanda ‘merkez’ (Kautskyistler) ile de kopuş yapmasıdır. Merkez, proletaryayı kritik anlarda açık düşmanlarıyla uzlaşmaya bırakan bir yapıdır.
Aynı zamanda, devrimci işçi hareketinin üyeleriyle - örneğin bazı sendikalist unsurlarla - bir blok oluşturmak da hayati önem taşır. Bu unsurlar, daha önce sosyalist partiye üye olmasalar da, Sovyetler aracılığıyla proletarya diktatörlüğünün platformunu daha az veya daha çok kabul etmişlerdir.
Gerçekten devrimci ve proletarya Komünist Enternasyonal’in yaratılmasını zorunlu kılan birkaç faktör vardır: tüm ülkelerde devrimci hareketin büyümesi, devrimin kapitalist devletlerin ittifakı tarafından bastırılma tehlikesi, sosyal ihanet partilerinin sıralarını birleştirme çabaları (örneğin Bern’deki "hain Enternasyonal"ın kurulması) ve böylece Wilson’un Milletler Cemiyeti’ne daha iyi hizmet etme çabası ve son olarak proletarya eylemlerini koordine etmenin mutlak gerekliliği.
Sadece uluslararası devrim çıkarlarına sözde ulusal çıkarları tabi kılabilen bir Enternasyonal, uluslararası ölçekte yardım düzenleyebilir. Ekonomik ve diğer türdeki karşılıklı destek olmadan proletarya yeni bir toplum inşa edemez. Sosyalist Enternasyonal’in aksine, Komünist proletaryanın Enternasyonali, sömürgelerdeki sömürülen halkları emperyalistlerle mücadelelerinde destekleyecek ve bu eylemin dünya emperyalist sisteminin nihai çöküşünü teşvik edeceğini bilecek.
Dünya savaşının patlak verdiği sırada kapitalist suçlular, sadece vatanlarını savunduklarını iddia ettiler. Ancak Alman emperyalizmi, Rusya, Ukrayna ve Finlandiya’da bir dizi kanlı eylemle vahşi doğasını kısa sürede gösterdi. Şimdi ise İtilaf devletleri, halkın en geri kalan katmanlarının gözünde, proletaryanın uluslararası soyguncuları ve katilleri olarak açığa çıkıyor. Alman burjuvazisi ve sosyal-patriotlarla birlikte, dudaklarında barışla ilgili ikiyüzlü ifadelerle, tanklarını ve vahşileşmiş, barbar sömürge birliklerini kullanarak Avrupa proletaryasının devrimini ezme girişiminde bulunuyorlar. Burjuva yamyamlar tarafından başlatılan Beyaz Terör tarif edilemez. İşçi sınıfındaki kurbanları sayısızdır. Liebknecht ve Luxemburg gibi en cesur savaşçılar kaybedilmiştir.
Proletarya, her koşulda kendini savunmalıdır. Komünist Enternasyonal, tüm dünya proletaryasını son savaşa çağırıyor! Silah silaha, güçlerle güçle karşılaşmalıyız.
Kahrolsun Sermayenin Emperyalist Komplosu!
Yaşasın Uluslararası Proleter Sovyet Cumhuriyeti!