Enternasyonal Komünist Partisi Bölünmez ve Değişmez Parti Tezleri Bütünü
İtalya Komünist Partisi
2. Kongre, Roma, Mart 1922




Komünist Partisi’nin Taktikleri Üzerine Tezler

  -   I. Komünist Partisi’nin Organik Doğası
  -  II. Komünist Partisi’nin Gelişim Süreci
  - III. Komünist Partisi ve Proleter Sınıf Arasındaki İlişkiler
  -  IV. Komünist Partisi ve Proleter Siyasi Hareketler Arasındaki İlişkiler
  -   V. Durumun İncelemesi Üzerinden Komünist Partisi’nin Taktiklerinin Unsurları
  -  VI. Komünist Partisi’nin "Dolaylı" Taktik Faaliyetleri
  - VII. Komünist Partisi’nin "Doğrudan" Taktik Faaliyeti
  -VIII. İtalya Komünist Partisi ve Güncel Durum




I. Komünist Partisi’nin Organik Doğası

1. Proleter sınıfın siyasi partisi olan Komünist Partisi, eylemlerinde kendisini merkezi bir yaklaşımla hareket eden bir bütün olarak sunar. Bu bütünün unsurlarının ve gruplarının kendilerini merkezi bir eylem ile bir organizmaya dönüşmesine sebebiyet veren mevcut gerekçeler, işçi sınıfına mensup grupların ekonomik koşullarından kaynaklanan acil menfaatleridir. Komünist Partisi’nin işlevinin temel özelliği, bu şekilde bir araya getirilen unsurların gücünün, tüm işçi sınıfı için ortak çıkarı ve tüm mücadelelerinin doruk noktasında yer alan hedeflere ulaşılması için kullanılmasıdır. Bu hedefler, tekil grupların çıkarlarının ötesinde olmakla birlikte, bu grupların bütünleşmesi ile tek tek bu grupların çıkarlarını ve işçi sınıfının önerebileceği acil ve olumsal hedefleri aşan bir konuma gelir.

2. Tüm bu temel hamlelerin tek bir birleşik eylem haline gelmesi, iki önemli faktör sayesinde gerçekleşir: birincisi partinin programını oluşturduğu eleştirel bilinç; diğeri ise partinin hareket ettiği aygıtta, disiplinli ve merkezileşmiş örgütünde ifadesini bulan irade. Bu iki faktörün (bilinç ve irade) bireyler tarafından elde edilebilecek ya da bireylerden beklenebilecek güçler olarak düşünmek hatalı olacaktır, çünkü bilinç ve iradeye, ancak çok sayıda bireyin faaliyetinin merkezi bir kolektif organizma içinde birleşmesi ile ulaşılabilir.

3. Komünist hareketin teorik ve eleştirel bilincinin, tek tek partilerin ve Komünist Enternasyonal’in programatik bildirgelerinde ve birinin ve diğerinin örgütlenmesinde yer alan kesin tanımına, insan toplumunun tarihinin ve mevcut kapitalist çağdaki yapısının incelenmesi ve araştırılması yoluyla, olgulara, deneyime dayanarak ve fiili proleter mücadeleye aktif katılım yoluyla ulaşılmıştır ve ulaşılmaya devam edilmektedir.

4. Bu programa ait beyanların ilanı ve parti örgütünde çeşitli pozisyonların emanet edildiği kişilerin atanması, resmi olarak partinin temsilci meclislerinde, demokratik bir biçimde, istişare yoluyla gerçekleştirilir. Ancak bu hareketler, gerçekte deneyim unsurlarını biriktiren ve liderlerin hazırlanmasını ve seçilmesini gerçekleştiren, böylece hem programa ait içeriği hem de partinin hiyerarşik yapısını şekillendiren gerçek sürecin bir ürünü olarak anlaşılmalıdır.


II. Komünist Partisi’nin Gelişim Süreci

5. Proletaryanın partisinin örgütlenmesi, -toplumsal durumun evirildiği olgunluk düzeyi nedeniyle- işçi sınıfının genel ve nihai çıkarları doğrultusunda gerçekleştirilen hareketler ve merkezi bir kolektif bilinç varlığı olduğu sürece şekillenir ve gelişir. Öte yandan proletarya, tam da bir program ve ortak bir eylem yöntemi inşa etme ve dolayısıyla proletarya içinde bir parti örgütleme eğilimi oluştuğunda, tarihte bir sınıf olarak belirir ve hareket eder.

6. Proletaryanın partisinin oluşum ve gelişim süreci sürekli ve düzenli bir seyir göstermez; hem ulusal hem de uluslararası düzeyde son derece karmaşık aşamalarla ilerler ve genel kriz dönemlerinde bu krizlerden etkilenmeye açıktır. Birçok kez, proleter partilerin eyleminin, en yüksek devrimci amaçlardan esinlenen merkezi bir faaliyetin vazgeçilmez karakterini kaybettiği ya da bu karakterden uzaklaştığı bir yozlaşma süreci yaşanmıştır. Sınırlı işçi gruplarının çıkarlarını tatmin etme ya da devrimci hedefler için çalışmayı ve proletaryanın bu hedeflere hazırlanmasını tehlikeye atan yöntemleri benimseme pahasına geçici sonuçlar (reformlar) elde etme peşinde parçalanmıştır. Böylece proleter partiler, çoğu zaman örgütlerinin sınırlarını kendilerini henüz merkezi ve maksimalist kolektif eylem zeminine yerleştiremeyen unsurların alanlarına doğru genişleterek sona ermiştir. Bu sürece, her zaman doktrin ve programda yıkıcı bir revizyon ve iç disiplinde benzer bir gevşeme eşlik etmiştir. Bunun sonucunda proleter hareket, mücadelede kararlı yetenekli liderlerden oluşan bir genelkurmay yerine, burjuvazinin gizli ajanlarının eline bırakılmıştır.

7. Bu tür bir durumdan gerçek bir sınıf partisinin örgütlenmesine giden yol, yeni durumlar ve baskıların emekçi kitleler üzerinde yarattığı etki altında, program üzerine tartışmalarla, mücadeledeki olumsuz deneyimlerin eleştirisi ve parti içinde kendi hiyerarşisine (fraksiyonuna) sahip bir okul ve örgütün oluşumu, yeni partinin içinden doğduğu bir bilinç ve disipline sahip merkezi bir organizmanın, canlı sürekliliğini yeniden kuran partinin içinden bir bölümünün ayrılması ile gerçekleşir. Bu, genel olarak, İkinci Enternasyonal’in başarısızlığından komünist Üçüncü Enternasyonal’in doğuşuna yol açan süreçtir.

8. Komünist Partisi’nin böyle bir krizin çözümünden sonraki gelişimi, yeni durumların yarattığı müteakip kritik aşamaların olasılığına izin vererek, analizi kolaylaştırmak için partinin "normal" gelişimi olarak tanımlanabilir. Parti, bir programın ve yönetim mekanizmasının sürdürülmesinde (sadakatsiz ya da yıpranmış liderlerin bireysel olarak değiştirilmesi dışında) azami çaba ve süreklilik göstererek, proletaryayı devrimci mücadele davasına kazandırmada da azami, etkili ve yararlı çalışmayı gerçekleştirecektir. Bu basitçe kitleler üzerinde didaktik bir etki yaratma sorunu değildir, hatta özünde saf ve mükemmel bir parti sergileme arzusu da değildir. Bu daha ziyade -aşağıda daha iyi görüleceği üzere- sistematik propaganda, tebliğ ve her şeyden önce toplumsal mücadelelere aktif katılım yoluyla, giderek artan sayıda işçinin eyleminin kısmi ve anlık çıkarlar alanından, komünist devrim için mücadelenin organik ve bütünlüklü alanına kaymasına neden olan gerçek süreçte azami verimi elde etme sorunudur. Çünkü ancak benzer bir süreklilik mevcut olduğunda, yalnızca proletaryanın partiye ilişkin güvensiz tereddütlerinin üstesinden gelmek değil, aynı zamanda kazanılan yeni enerjileri ortak bir düşünce ve eyleme hızlı ve etkili bir şekilde kanalize etmek ve birleştirmek, böylece vazgeçilmez bir devrimci koşul olan hareket birliğini yaratmak mümkündür.

9. Aynı nedenlerle, diğer partilerin ya da partilerden kopan parçaların partiye katılması tamamen anormal olarak görülmelidir. O ana kadar farklı bir programatik pozisyon ve bağımsız bir örgütlenme ile ayırt edilen bir grup, beraberinde blok halinde etkili bir şekilde asimile edilebilecek bir unsurlar topluluğu getirmez; aksine, eski partinin siyasi pozisyonunun ve iç yapısının sağlamlığını bozar, böylece toplam sayıdaki artış partinin gücü ve potansiyelindeki artışa karşılık gelmekten uzaktır - aslında zaman zaman kitleleri örgütleme çalışmasını kolaylaştırmak yerine felç edebilir.

Dünya komünist örgütü içinde iki temel örgütlenme ilkesinden ayrılmanın kabul edilemez olduğunun mümkün olan en kısa sürede ilan edilmesi arzu edilir: her ülkede yalnızca tek bir komünist partisi olabilir; ve Komünist Enternasyonal’e katılmak yalnızca söz konusu ülkenin komünist partisine bireysel olarak kabul edilmekle mümkündür.


III. Komünist Partisi ve Proleter Sınıf Arasındaki İlişkiler

10. Proleter sınıfın en ileri kesiminin organı olarak kurucu yapısının temeli olan sınıf partisinin özelliklerinin belirlenmesi ve tanımlanması, partinin proletaryanın geri kalanıyla yakın ilişkilerle bağlı olmaması gerektiği anlamına gelmez. Aslında öyle olmasını gerektirir.

11. Bu ilişkilerin doğası, proletaryanın öncüsünü, grupların çıkarları tarafından kışkırtılan kısmi ve kendiliğinden hareketler alanından, genel proleter eylem alanına taşıyan, sınıf bilincinin oluşumuna ve sınıf partisinin üniter örgütlenmesine diyalektik bakış tarzından kaynaklanır. Bunu da, bu temel hareketleri reddederek değil, onların bütünleşmesini ve aşılmasını canlı deneyimler yoluyla, gerçekleşmeleri için zorlayarak, onlara aktif olarak katılarak ve gelişimleri boyunca dikkatle takip ederek başarır.

12. Bu nedenle, partinin sürekli olarak sürdürdüğü ideolojisini yayma ve kendi saflarında propaganda yapma işi, proletaryanın sayısız biçimlerdeki faaliyet ve hareketi gerçeğinden ayrı tutulamaz. Olumsal ve sınırlı hedefler için mücadelelere katılım ile nihai ve genel devrimci mücadelenin hazırlanmasını çelişkili görmek sıradan bir hatadır. Programatik görüşün netliği ve örgütsel disiplinin sağlamlığının vazgeçilmez koşullarıyla partinin üniter organizmasının varlığı, kısmi taleplere asla kendi içlerinde amaç değeri verilmeyeceğini söyler. Parti, bunları yerine getirmek için verilen mücadelenin de yalnızca yararlı ve etkili devrimci hazırlık için bir deneyim ve eğitim aracı olarak görüleceğinin garantisini verir.

13. Dolayısıyla Komünist Partisi, proletaryanın ekonomik örgütlenmesinin her siyasi inançtan işçilere açık olan tüm biçimlerinin (sendikalar, fabrika konseyleri, kooperatifler, vb.) örgütsel yaşamına katılır. Eğer parti çalışmalarını etkin bir şekilde yürütecekse, bu nitelikteki tüm organların birleşik olması, başka bir deyişle belirli bir ekonomik durumda bulunan tüm işçileri içermesi gerektiğini savunması da temel bir tutumdur. Parti, üyelerinden bu organlara mensup olanları parti örgütüne bağlı gruplar ya da hücreler halinde örgütleyerek bu tür organların yaşamına katılır. Ait oldukları ekonomik organların eylemlerine ön saflarda katılan bu gruplar, eylem geliştikçe buna hazır hale gelen unsurları kendilerine (ve dolayısıyla siyasi parti saflarına) çekerler. Örgütlerde çoğunluğun desteğini ve liderlik pozisyonlarını kazanmayı hedeflerler, böylece partinin sloganlarını iletmek için doğal bir araç haline gelirler. Böylece fetih ve örgütlenme faaliyeti bütünüyle sürdürülür; bu faaliyet propaganda ya da proleter meclislerdeki iç seçim kampanyalarıyla sınırlı değildir, her şeyden önce mücadele ve eylemin içine girmeyi ve işçilerin bunlardan en yararlı deneyimleri edinmelerine yardımcı olmayı içerir.

14. Komünist grupların tüm çalışmaları ve örgütlenmeleri, partiye ekonomik yapıların önde gelen organları üzerinde ve en başta da parti saflarıyla bütünleşmemiş proletarya hareketlerini yönetmek için en güvenli mekanizma olarak görülen ulusal sendika yöneticileri üzerinde kesin bir kontrol sağlamak üzere tasarlanmıştır. Komünist Partisi, liderlikleri diğer partilerin ve siyasi akımların elinde kaldığı durumlarda da sendikalarda ve diğer ekonomik organlarda bölünmelerden kaçınmayı öncelikli çıkarı olarak görür. Üyelerine, bu tür organizmalar tarafından yönetilen hareketlerin yürütülmesi alanında, eylemin kendisine ve liderlerin çalışmalarına yönelik en açık eleştiriyi ifade etmeleri gerekse de, eylemle ilgili olarak ikincisinin direktiflerine aykırı davranmalarını emretmeyecektir.

15. Parti, gerçek ekonomik çıkarların baskısıyla doğal olarak ortaya çıkan proleter organizmaların yaşamında bu şekilde yer almanın ve onların genişlemesini ve güçlenmesini kolaylaştırmanın yanı sıra, propagandası aracılığıyla, toplumsal durumların evrimi içinde yeni ekonomik mücadele organizmalarına hayat verebilecek, işçileri gerçekten ilgilendiren sorunları ön plana çıkarmaya çalışacaktır. Tüm bu araçlarla parti, toplumsal faaliyetteki tüm tezahürlerinden ve potansiyel tezahürlerinden yararlanarak, örgütlü saflarından bir bütün olarak proletaryaya bin bir bağla uzanan etkisini genişletir ve güçlendirir.

16. Partiye bağlı kitleler katmanını, ekonomik alanda ayrılıkçı bir ölçütle oluşturulan ve yalnızca verili eylem yöntemlerini kabul eden proleterleri içeren devrimci işçi birlikleriyle sınırlayan ve tek tek ele alındığında; üyelerinin her birinin mükemmel bir eleştirel bilinç ve tam bir fedakârlık ruhuna sahip olması gerekliliğine dayanan herhangi bir parti organizması anlayışı tamamen hatalı olacaktır. Öte yandan, belirli bir zamanda ya da genel eylemlere girişmenin arifesinde, partinin proletaryanın çoğunluğunu kendi önderliği altında ya da aslında kendi saflarında birleştirme koşulunu gerçekleştirmiş olması gerektiği konusunda ısrar edilemez. Böyle bir varsayım, partinin gelişim sürecinin gerçek diyalektik seyrinden soyutlanarak, bir ön kabül olarak ileri sürülemez. Ve partinin disiplinli ve üniter örgütüne dâhil olan ya da onu izleyen işçilerin sayısını, örgütsüz ve dağınık olan ya da onları organik olarak birbirine bağlamaktan aciz korporatif organizmalara bağlı olanların sayısıyla karşılaştırmak, soyut olarak bile oldukça anlamsızdır. Bu açıklamanın geri kalanı, belirli eylemleri mümkün ve etkili kılmak için, parti ile işçi sınıfı arasındaki ilişkilerin hangi koşullara uyması gerektiğini ve bu koşulların nasıl tesis edilebileceğini tanımlamaya yönelik bir girişim olacaktır.


IV. Komünist Partisi ve Diğer Proleter Siyasi Hareketler Arasındaki İlişkiler

17. Proletaryanın bir bölümü, diğer siyasi partilerde örgütlendiği ya da onlara sempati duyduğu için Komünist Partisi saflarına ya da çevresine dâhil olmaya özellikle direnç gösterir. Tüm burjuva partilerinin proleter destekçileri vardır, ancak burada her şeyden önce sosyal demokrat partiler, sendikalist ve anarşist akımlarla ilgileniyoruz.

18. Bu hareketler karşısında, programlarının proleter kurtuluş amaçları açısından yetersizliğini ortaya koyan aralıksız bir eleştiri yürütülmelidir. Bu teorik polemik, Komünist Partisi’nin kendi programatik anlayışlarına uygun olarak bu tür hareketlere, uzun süredir yaptığı eleştirilerin proleter deneyim tarafından doğrulandığını gösterebilmesi halinde çok daha etkili olacaktır. Bu nedenle, bu tür polemiklerde, yöntemlerimiz arasındaki çelişkiyi sadece o anki sorunlara uygulanmayan, ama proletaryanın eyleminin sonraki gelişmelerini yansıtan kısmı da dâhil olmak üzere, gizlememek esastır.

19. Dahası, bu tür polemikler eylem alanına da yansıtılmalıdır. Sosyalistler, sendikalistler ya da anarşistler tarafından yönetilen proleter ekonomik organizmalarda mücadelelere katılan komünistler, bir bütün olarak kitleler kendiliğinden bir hareketle buna karşı isyan etmedikçe, onların eylemlerini izlemeyi reddetmeyeceklerdir. Ancak bu eylemin, gelişiminin belli bir noktasında, liderlerin yanlış yöntemi nedeniyle nasıl basiretsiz ya da ütopik hale geldiğini, oysa komünist yöntemle, genel devrimci hareketin amaçlarına hizmet eden daha iyi sonuçlar elde edilebileceğini göstereceklerdir. Komünistler polemiklerinde her zaman liderler ve kitleler arasında ayrım yapacak, hataları ve kusurları için tüm sorumluluğu lidderlere bırakacaklardır. Dahası, samimi devrimci duygularla da olsa tehlikeli ve yanlış taktikler öneren liderlerin faaliyetlerini de aynı şiddetle kınamayı ihmal etmeyeceklerdir.

20. Eğer Komünist Partisi’nin temel amacı, proleter siyasi partiler ve katılmadığı akımlar pahasına gücünü ve etkisini arttırarak proletarya arasında zemin kazanmaksa, bu amaca, aynı anda hem ortak eylem hem de karşılıklı çatışma alanı olabilecek bir zeminde, proleter mücadelenin gerçekliği içinde yer alarak ulaşılmalıdır. Her zaman partinin programatik ve örgütsel fizyonomisinden asla ödün verilmemesi koşuluyla.

21. Komünist Partisi, diğer siyasi hareketleri destekleyen proleterleri kendisine çekmek için, onların içinde komünistlerden ya da komünist sempatizanlardan oluşan örgütlü gruplar ve fraksiyonlar oluşturma yöntemini izleyemez. Sendikalarda bu yöntem, sendikalarda örgütlü komünist grupların sendikaları terk etmesine neden olmak gibi bir amaç gütmeksizin, nüfuz etme çalışması yürütmek için mantıklı bir şekilde uygulanır; siyasi hareketlerde bu tür bir yöntem, parti örgütünün gelişimiyle ilgili olarak daha önce belirtilen nedenlerden dolayı partinin organik birliğini tehlikeye atacaktır.

22. Propaganda ve polemiklerde, sendikalist ve anarşist saflarda militan olan birçok işçinin bölünmez devrimci mücadeleyi anlamaya hazır olduğunu, ancak sadece sosyal-demokratlar tarafından yönetilen siyasi partilerin geçmişteki yozlaşmasına tepki olarak yanlış yola girdiklerini akılda tutmak yerinde olacaktır. Sosyalist partilere karşı yürütülen polemik ve mücadelenin acılığı, bu işçileri devrimci zemine geri getirmede birincil öneme sahip bir unsur olacaktır.

23. Bir Komünist Partisi üyesinin aynı anda başka bir partinin üyesi olmasıyla ilgili bariz uyuşmazlık, siyasi partilerin ötesinde, bir parti adına ya da örgütüne sahip olmasalar da siyasi bir karakter taşıyan diğer yapılara ve üye kabullerini siyasi tezlere dayandıran tüm derneklere kadar uzanmaktadır. Bunların en önemlisi masonluktur.


V. Komünist Partisi’nin Taktiklerinin Durum İncelemesinden Çıkarılan Unsurları

24. Komünist Partisi ile diğer proleter organizmalar arasındaki örgütsel ilişkileri yöneten genel kriterler, partinin temel doğasına uygun olarak belirlenmiştir. Sorunun daha düzgün taktiksel terimlerine gelmeden önce, herhangi bir taktiksel sorunun çözümünde, içinden geçilen anlık durumun incelenmesinin sağladığı unsurlar üzerinde durmak gerekir. Komünist Partisi’nin programı, gelişmekte olan bir süreç içinde genellikle kendilerine atfedilen bir dizi eylemle ilgili bir dizi durumun perspektifini içerir. Bu nedenle, programatik direktifler ile taktik kurallar arasında yakın bir bağlantı vardır. Partinin, bilinci ve eleştirel deneyimi temelinde, çeşitli durumların nasıl gelişebileceğini önceden tahmin ettiği ve dolayısıyla çeşitli aşamalarda izlenecek eylemlere karşılık gelen taktik olasılıkları tanımladığı düşünüldüğünde, durumun incelenmesi taktik sorunların çözümünün ayrılmaz bir parçası olarak ortaya çıkar. Durumun incelenmesi, partinin programatik pozisyonlarının doğruluğunun kontrol edilmesine hizmet eder. Bunların önemli ölçüde revize edilmesinin gerekli olduğu gün, sorun basit bir taktik değişiklikle çözülebilecek olandan çok daha ciddi olacaktır ve programatik bakış açısının kaçınılmaz olarak düzeltilmesinin partinin gücü ve örgütlenmesi üzerinde ciddi sonuçları olması kaçınılmazdır. Bu nedenle parti, durumlar üzerinde mümkün olan en üst düzeyde etkide bulunabilmek için, durumların nasıl gelişebileceğini öngörmeye çalışmalıdır; ancak eklektik ve süreksiz bir şekilde, bu durumların yol açtığı yönergelere ve önerilere tabi olmak için durumların ortaya çıkmasını beklemek, sosyal demokrat oportünizme özgü bir yöntemdir. Eğer komünist partiler kendilerini buna adapte etmeye zorlanırlarsa, komünizmin ideolojik ve militan inşasının yıkımının altına imza atmış olurlar.

25. Komünist Partisi, birlik karakterine ve bütünlüklü bir programatik süreci gerçekleştirme eğilimine sahip olmayı, ancak örgütlenerek yalnızca sınırlı ekonomik durumların doğrudan itkileri altında hareket etme eğiliminin üstesinden gelen proletaryanın bir kısmını saflarında topladığı ölçüde başarır. Durumun partinin genel hareketleri üzerindeki etkisi doğrudan ve deterministik olmaktan çıkar, bireyler için yalnızca en sınırlı değere sahip olan eleştirel bilinç ve irade inisiyatifi partinin organik kolektivitesinde gerçekleştiği ölçüde rasyonel ve gönüllü bir bağımlılık haline gelir. Bu, Komünist Partisi’nin kendisini, mevcut biçimsiz ekonomik örgütlenmeyi aşarak ekonomik olguların ve yasalarının oyununa pasif bir şekilde katlanmak yerine rasyonel bir şekilde yön verme yetisini kazanacak olan insan birliği biçimlerinin öncüsü olarak sunması bakımından daha da doğrudur.

26. Bununla birlikte parti, iradesini ve inisiyatifini kaprisli bir biçimde ya da keyfi bir derecede kullanamaz; hem birine hem de diğerine koyabileceği ve koymak zorunda olduğu sınırlar, ona tam da programatik direktifleri ve olumsal durumun incelenmesinden çıkarılabilecek mevcut eylem olanakları ve fırsatları tarafından dayatılır.

27. Durumu inceledikten sonra, parti güçlerinin ve bunlar ile düşman hareketlerin güçleri arasındaki ilişkinin bir değerlendirmesinin yapılması gerekir. Her şeyden önce, partinin bir eylemde bulunması ya da bir mücadeleye girişmesi halinde proletaryadan bekleyebileceği desteğin derecesini değerlendirmeye özen göstermek gerekir. Bu, ekonomik durumun kitleler arasında yarattığı yankılar ve kendiliğinden eylemler ve Komünist Partisi’nin girişimleri ve diğer partilerin tutumları sonucunda bu eylemleri geliştirme olasılığı hakkında kesin bir fikir oluşturmak anlamına gelir. Ekonomik durumun proletaryanın sınıf mücadeleciliği üzerindeki etki biçimleri, burjuva ekonomisinin artan refah döneminden mi yoksa keskinleşen sonuçları olan bir kriz döneminden mi geçtiğimize bağlı olarak çok karmaşıktır. Bu aşamaların proleter organizmaların faaliyeti ve örgütsel yaşamı üzerindeki etkisi karmaşıktır ve sadece belirli bir andaki ekonomik durumun incelenmesi ve bundan proletaryanın mücadelecilik düzeyinin çıkarılmasıyla ele alınamaz. Çünkü önceki durumların tüm seyrinin, tüm salınımlarının ve varyasyonlarının etkisini hesaba katmak gerekir. Örneğin, bir refah dönemi güçlü bir sendikal hareket üretebilir ve bu hareket daha sonraki bir durgunluk krizinde, kitle örgütlenmesinin genişliğini koruyarak ve böylece devrimin başarısını destekleyerek hızla devrimci pozisyonlara çekilebilir. Ya da ilerici bir durgunluk dönemi sendikal hareketi dağıtabilir, öyle ki daha sonraki bir refah döneminde kendisini devrimci örgütlenme için yeterli bir çerçeve sunmayan bir inşa aşamasında bulabilir. Aynı şekilde tersi de mümkün olan bu örnekler, "ekonomik durumun ve sınıf mücadelesinin eğrilerinin karmaşık yasalarla, ikincisinin birincisi tarafından belirlendiğini, ancak biçim olarak birbirlerine benzemediklerini" kanıtlamaktadır. Birincisinin yükselişine (ya da düşüşüne), verili durumlarda kayıtsız bir şekilde ikincisinin yükselişi ya da düşüşü karşılık gelebilir.

28. Bu çalışmanın bütünleştirici unsurları son derece çeşitlidir. Bunlar, proletarya örgütlerinin oluşumu ve gelişiminde yer alan gerçek eğilimleri ve bir yandan ekonomik koşulların, diğer yandan da egemen sınıfın ve partilerinin özel tutumları ile toplumsal ve siyasi girişimlerinin proletarya üzerinde yarattığı -psikolojik tepkiler de dahil olmak üzere- tepkileri incelemekten ibarettir. Durumun incelenmesi siyasi alanda, çeşitli sınıfların ve partilerin devletin gücü karşısındaki konumları ve güçleri incelenerek gerçekleştirilir. Bu bağlamda, Komünist Partisi’nin kendisini harekete geçerken bulabileceği durumları temel evrelere ayırmak mümkündür; bu evreler, olayların normal seyri içinde partinin üye sayısını arttırarak güçlenmesine ve aynı zamanda taktik alanının sınırlarını daha kesin bir şekilde belirlemesine yol açar. Bu aşamalar aşağıdaki gibi belirtilebilir: Mutlakiyetçi feodal iktidar - demokratik burjuva iktidarı - sosyal-demokrat hükümet - devletin temellerinin istikrarsız hale geldiği ara sosyal savaş dönemi - konseyler diktatörlüğünde proleter iktidar. Belli bir anlamda, taktik sorunu sadece etkili bir eylem için doğru rotayı seçmekten değil, aynı zamanda partinin faaliyetinin uygun sınırların ötesine geçmesini ve geçmiş durumlara karşılık gelen yöntemlere geri dönmesini önlemekten ibarettir - bunun sonucu partinin gelişim sürecini devrimci hazırlığına zarar verecek şekilde durdurmak olacaktır. Bundan sonraki değerlendirmeler her şeyden önce partinin yukarıda belirtilen siyasi aşamaların ikinci ve üçüncüsündeki eylemine atıfta bulunacaktır.

29. Komünist Partisi’nin programının formüle edilmesine yol açan eleştirel bir yönteme ve bilince sahip olması, organik yaşamının bir koşuludur. Tam da bu nedenle, parti ve Komünist Enternasyonal, taktiklerin en geniş serbestlik ve esneklikle uygulanmasını, durumun incelenmesine tabi olarak, kendi kararlarına göre ilgili lider organlara emanet ederek kendilerini sınırlayamazlar. Parti programı her ne şekilde olursa olsun ulaşılması gereken basit bir hedef olarak değil, birbiriyle bağlantılı yolların ve varış noktalarının tarihsel bir perspektifi olarak nitelendirilmelidir. Birbirini izleyen durumlarda benimsenen taktikler programla ilişkili olmalı ve dolayısıyla birbirini izleyen durumlarda benimsenen genel taktik normlar çok katı olmayan sınırlar içinde net bir şekilde belirlenmeli, hareket güç kazandıkça ve nihai zafere yaklaştıkça daha da netleşmeli ve daha az dalgalanmalıdır. Ancak böyle bir ölçüt, eylemi etkili bir şekilde yönlendirmek için gerekli olan partiler ve Enternasyonal içindeki gerçek merkezileşmenin istenen seviyesine daha da yaklaşmamızı sağlayabilir; öyle ki merkezden gelen emirler sadece komünist partiler içinde değil, aynı zamanda örgütlemeyi başardıkları kitle hareketi içinde de gönüllü kabul edilecektir. Ancak unutulmamalıdır ki, hareketin organik disiplinini bir kez kabul ettikten sonra, bireylerin ve grupların inisiyatif faktörü, durumların nasıl geliştiğine ve bunlardan neyin ortaya çıktığına bağlıdır; ve mevcut sistem tarafından proletaryaya dayatılan yaşam koşullarıyla mücadele etmenin en etkili yolunu keşfetmek için deneyimler açısından sürekli, mantıksal bir ilerlemeye ve izlenen yolda değişikliklere bağlıdır. Bu nedenle parti ve Enternasyonal, genel taktik kurallarının bütününü sistematik bir şekilde açıklamakla yükümlüdür - çünkü eninde sonunda kendi saflarında ve proletaryanın onların etrafında toplanmış katmanlarında bu taktik kuralları uygulamaya ve onlar adına fedakârlık yapmaya çağırabilir – bu yüzden bu kuralların ve eylem olasılıklarının zafere giden kaçınılmaz yolu nasıl oluşturduğunu göstermesi gerekir. Dolayısıyla, bizi partinin taktiklerinin koşullarını ve sınırlarını belirlemeye yönelten, partinin üstlenmeye çağrılabileceği manevraların karmaşıklığını teorileştirme ve şematize etme arzusu değil, pratik ve örgütsel bir gerekliliktir. İşte bu tamamen somut nedenlerden dolayı, parti, eylem olanaklarını kısıtlıyor gibi görünen, ancak proleter mücadeledeki faaliyetinin organik birliğini tek başına garanti eden kararlar almalıdır.


VI. Komünist Partisi’nin "Dolaylı" Taktik Faaliyeti

30. Doğrudan olarak tanımlanabilecek, Komünist Partisi’nin elindeki güçlerle burjuva iktidarına saldırı niteliği taşıyan ve aşağıda tartışılacak olan taktiksel bir faaliyet için koşullar eksik olduğunda, parti, kendisini saf ve basit bir tebliğ ve propaganda çalışmasıyla sınırlandırmak bir yana, diğer partilerle ve siyasi ve toplumsal hareketlerle kurduğu ilişkiler ve bunlar üzerindeki baskılar yoluyla, durumun gelişimini kendi hedeflerine uygun bir yönde ve kararlı devrimci eylemin mümkün olacağı anı hızlandıracak şekilde belirlemek amacıyla olaylar üzerinde etkili olabilir ve olmalıdır. Böyle bir durumda benimsenecek inisiyatifler ve tutumlar hassas bir sorun teşkil eder ve ortaya konması gereken temel koşul, partinin tek savunucusu olduğu ve belirleyici anda proletaryanın uğruna mücadele etmesi gerekecek programa uygun olarak, partinin özgül mücadelesinin uzun vadeli gereklilikleriyle hiçbir şekilde çelişkili olmamaları ya da çelişkili görünmemeleridir. Sadece teorik değere sahip olmakla kalmayıp, esas olarak fiili proleter mücadele içinde benimsenen günlük pozisyonlardan türetilen ve proletaryanın komünist program ve yöntemleri benimsemesi ihtiyacını sürekli olarak vurgulamak zorunda olan bu propagandanın tam olarak onaylanmasının ikincil bir düzeye indirilmesine neden olan ya da bunu gerektiren herhangi bir duruş; verili koşullu kriterlere ulaşmayı daha ileriye gitmek için bir araç olmaktan ziyade kendi içinde bir amaç gibi gösteren herhangi bir duruş, parti yapısının ve kitleleri devrime hazırlamadaki etkisinin zayıflamasına yol açacaktır.

31. Demokratik burjuva iktidarına tekabül eden tarihsel-politik durumda, siyasi alanda genellikle devleti yönetmek için birbirleriyle yarışan iki akım ya da "blok" -sol ve sağ- arasında bir bölünme meydana gelir. Sol blok normalde ilke olarak koalisyonlardan yana olan sosyal demokrat partiler tarafından az ya da çok açıkça desteklenir. Hem proleter kitleleri etkileyen ve onların dikkatini çeken noktalar ve taleplerle ilgili olduğu için hem de solun zaferiyle sonuçlanması proleter devrime giden yolu gerçekten kolaylaştırabileceği için, bu çekişmenin nasıl gelişeceği Komünist Partisi için kayıtsız kalınacak bir mesele değildir. Sol siyasi unsurlarla koalisyonların taktiksel olarak tavsiye edilebilirliği sorununu incelerken - ve tüm yanlış doktriner ya da aptalca duygusal ve püriten ön kabullerden kaçınmak isterken - her şeyden önce Komünist Partisi’nin, kitleler üzerinde onları eyleme çağırmasına izin veren etkiyi kendisinden aldığı örgütlenme ve hazırlık sürecini süreklilikle devam ettirebildiği ölçüde hareket özgürlüğüne sahip olduğunu akılda tutmak gerekir. Ara sıra ve geçici bir kritere sahip bir taktik öneremez, daha sonra, böyle bir taktiğin uygulanabilirliğini yitirdiği anda, dünkü müttefiklerini düşmana dönüştürerek ani bir cephe değişikliği yapabileceğini hesaplayamaz. Eğer kitlelerle olan bağlardan ve bunların güçlendirilmesinden, bunların ön plana çıkmasının en gerekli olduğu anda ödün vermek istenmiyorsa, tüm kamusal ve resmi beyanlarda ve tutumlarda, kesintisiz propaganda ve nihai mücadeleye hazırlık ile kesinlikle tutarlı bir yöntem ve niyet sürekliliği izlemek gerekecektir.

32. Komünist Partisi’nin, proletaryayı diktatörlük için devrimci mücadeleye ideolojik ve pratik olarak hazırlarken temel görevlerinden biri, burjuva solunun programının ve toplumsal sorunları burjuva parlamenter demokratik kurumlar çerçevesinde çözmeye çalışan her türlü programın acımasız bir eleştirisine girişmektir. Burjuva sağı ve solu arasındaki anlaşmazlıkların özü, proletaryayı yalnızca demagojik tahrifatlar oldukları ölçüde etkiler; bu tahrifatlar doğal olarak yalnızca teorik eleştiriyle etkisiz hale getirilemez, ancak pratikte, mücadelenin yoğunluğu içinde ne oldukları ortaya çıkarılmalıdır. Genel olarak, amaçları kesinlikle kapitalizmin ekonomik ve siyasi sistemi ile proletaryanınki arasında bir ara basamağa çıkmayı içermeyen solun siyasi talepleri, modern kapitalizme daha fazla nefes alma alanı sağlar. Ayrıca onun daha etkili bir şekilde savunulmasını sağlayan koşullara karşılık gelir; bu talepler, kitlelere kurtuluşlarını sağlamak için mevcut kurumlardan yararlanılabileceği izlenimini verme eğiliminde oldukları için olduğu kadar içsel değerleri açısından da önemlidir. Bu, oy hakkının genişletilmesi ve liberalizmin diğer güvenceleri ve iyileştirmeleri için talepler için olduğu kadar, ruhban karşıtı mücadele ve "masonik" siyasetin tüm yükü için de geçerlidir. Ekonomik ya da sosyal alanlardaki yasal reformlar da benzer bir değere sahiptir: ya gerçekleştirilmeyecekler ya da sadece kitlelerin devrimci dinamiğine engel oluşturdukları ölçüde ve bu niyetle gerçekleştirileceklerdir.

33. Sol burjuva ya da hatta sosyal demokrat bir hükümetin ortaya çıkması, proletarya diktatörlüğü için nihai mücadelenin bir ön hazırlığı olarak görülebilir. Ancak pratik faaliyetlerinin ekonomik ya da siyasi türden yararlı önkoşullar yaratacağı anlamında değil ve kesinlikle proletaryaya örgütlenme, hazırlanma ve devrimci eylemde bulunma konusunda daha fazla özgürlük tanıyacağı beklentisiyle değil. Komünist Partisi, eleştirel aklın ve kanlı deneyimin gücüyle, bu hükümetlerin proletaryanın hareket özgürlüğüne ancak proletarya onları tanıdığında ve kendi temsilcileri olarak savunduğunda saygı göstereceğini, oysa kitlelerin demokratik devlet mekanizmasına karşı bir saldırısıyla karşılaştıklarında en vahşi tepkiyle karşılık vereceklerini bilir ve bunu ilan etmekle görevlidir. Bu nedenle, bu tür hükümetlerin ortaya çıkması çok farklı bir anlamda yararlı olabilir: yani, faaliyetleri proletaryanın sert deneyimlerden yalnızca kendi diktatörlüğünün kurulmasının kapitalizmi gerçekten yenebileceğini çıkarmasına izin verdiği ölçüde. Açıktır ki böyle bir deneyimin istismarı, ancak Komünist Partisi hükümetin başarısızlığını önceden ilan ettiği ve proletaryanın hükümet deneylerinde kısmen destekleyeceği grupları ve partileri terk etmek zorunda kaldıktan sonra etrafında yeniden toplanabileceği güçlü ve bağımsız bir örgütlenmeyi koruduğu ölçüde etkili olacaktır.

34. Dolayısıyla Komünist Partisi’nin burjuva solu ya da sosyal-demokrasi partileriyle koalisyonu devrimci hazırlığa zarar vermekle ve sol bir hükümet deneyinden yararlanmayı güçleştirmekle kalmaz, aynı zamanda pratikte solun sağ bloğa karşı zaferini de normal olarak ertelemiş olur. Bunlar, solun sağdan daha az devrim karşıtı ve muhafazakâr olmadığına haklı olarak ikna olduğu için sola kayan burjuva merkezin desteği için rakiptirler ve hem sağ hem de sol tarafından kabul edilen aynı kurumlara karşı bastıran devrimci hareketi frenlemek için büyük ölçüde görünürde olan ve yalnızca asgari düzeyde etkili olan tavizler önerirler. Dolayısıyla Komünist Partisi’nin sol bir koalisyonda yer alması, Komünist Partisi’ne, özellikle seçim ve parlamento mücadelesi zemininde, desteğiyle kazandıracağından daha fazla destek kaybettirecek ve tüm deney böyle bir politikayla hızlandırılmak yerine muhtemelen geciktirilecektir.

35. Öte yandan Komünist Partisi, sol bloğun ajitasyonunu etrafında yoğunlaştırdığı taleplerin kitlelerin ilgisini çektiği ve formüle ediliş biçimleriyle çoğu zaman onların gerçek ihtiyaçlarına karşılık geldiği yadsınamaz gerçeğini göz ardı etmez. Komünist Partisi, yalnızca nihai ve tam devrimci fethin proletaryanın fedakârlıklarını hak ettiği gerekçesiyle bu tür tavizlerin reddedilmesi gerektiği şeklindeki yüzeysel tezi savunmayacaktır. Proletaryanın demokratların ve sosyal-demokratların arkasına takılacağından ve onların kölesi haline geleceğinden emin olunması tek sonuç olacağından, bunu ilan etmenin hiçbir anlamı olmayacaktır. Komünist Partisi bu nedenle işçileri solun tavizlerini bir deney olarak kabul etmeye çağıracak, ancak propagandasında bu deneyin sonucuna ilişkin kötümser tahminini ve proletaryanın, eğer bu girişimle mahvolmak istemiyorsa, örgütsel ve siyasi bağımsızlığını buna bağlamaması gerektiğini vurgulayacaktır. Komünist Partisi, kitlelerden, burjuva solunun vaatlerinin gerçekleşme olasılığını garanti eden sosyal demokrat partilerden taahhütlerini yerine getirmelerini talep etmelerini isteyecek. Ayrıca bağımsız ve aralıksız eleştirisiyle, burjuvazinin tamamının aslında devrimci proletaryaya karşı birleşik bir cephede nasıl dizildiğini ve kendilerine işçi partisi diyen ama burjuvazinin bir kısmıyla koalisyonu destekleyen partilerin nasıl sadece onun suç ortakları ve ajanları olduğunu gösterecektir. Ve bu tür deneylerin olumsuz sonuçlarının hasadını toplamaya hazırlanacaktır.

36. Sol partiler ve özellikle de sosyal-demokratlar tarafından ileri sürülen talepler, çoğu zaman proletaryayı doğrudan bunları hayata geçirmek için harekete geçmeye çağırmanın uygun olacağı türdendir; çünkü eğer bir mücadele başlarsa, sosyal-demokratların proletarya için bir fayda programına ulaşmayı önerdikleri araçların yetersizliği hemen ortaya çıkacaktır. Komünist Partisi o zaman aynı taleplerin altını çizecek, onları daha spesifik hale getirecek ve proletaryanın tamamı için bir mücadele bayrağı olarak yükseltecek, oportünist nedenlerle bu tür taleplerden bahseden partileri bunları kazanma konusundaki kararlılıklarını göstermeye zorlamaya çağıracaktır. Bu talepler ister ekonomik ister siyasi nitelikte olsun, Komünist Partisi bunları sendikal örgütlerden oluşan bir koalisyonun hedefleri olarak önerecek, Komünist Partisi’nin diğer siyasi partilerle birlikte temsil edileceği ve dâhil olacağı mücadele ve ajitasyona önderlik edecek komitelerin kurulmasından kaçınacaktır: Amaç her zaman kitlelerin dikkatini kendine özgü komünist program üzerinde yoğunlaştırmak ve kendi hareket özgürlüğünü korumaktır, böylece gerektiğinde basiretsizliğini ortaya koyan ve kitleler tarafından terk edilen diğer partileri saf dışı bırakarak faaliyet alanını genişletmek için doğru zamanı seçebilir. Bu şekilde anlaşılan sendikal birleşik cephe, komünist yöntemin ancak zaferle çıkabileceği, proletaryanın üniter hareketine gerçek bir içerik kazandırabilecek tek yöntem olan, proletaryanın davasına sözlü desteklerini yalnızca oportünizmden ve karşı-devrimci niyetlerle ifade eden partilerin faaliyetlerine yönelik her türlü ortak sorumluluktan arınmış, işçi sınıfının tamamının birleşik eylem olasılığını sunmaktadır.

37. Üzerinde durduğumuz durum, burjuva sağının demokratik ya da sosyal demokrat bir hükümete saldırması biçimini alabilir. Bu durumda bile Komünist Partisi’nin tutumu bu tür hükümetlerle dayanışma ilan etmek olamaz, çünkü proletaryaya, deneyini selamladığımız ve izlediğimiz bir siyasi düzeni, proletaryada bunun kendi lehine değil karşı-devrimci amaçlar için tasarlanmış bir düzen olduğu inancını hızlandırmak amacıyla savunulması gereken bir kazanım olarak sunamayız.

38. Sol hükümet, sağcı örgütlerin, burjuva beyaz çetelerin proletaryaya ve kurumlarına karşı dramatik istismarlarına izin verebilir ve proletaryanın desteğini istememekle kalmaz, aynı zamanda proletaryanın silahlı direniş örgütleyerek karşılık verme hakkı olmadığında ısrar eder. Böyle bir durumda komünistler, bunun ancak gerçek bir suç ortaklığı, hatta liberal hükümet ile gerici düzensiz güçler arasında bir görev paylaşımı olabileceğini göstereceklerdir. O zaman burjuva artık demokratik ve reformist ninni yönteminin mi yoksa şiddetli baskı yönteminin mi kendisine daha uygun olduğunu tartışmıyor, her ikisini de aynı anda kullanıyor. Bu durumda, devrimci hazırlığın gerçek ve en ölümcül düşmanı hükümetteki liberal taraftır: proletaryayı savunmasız ve örgütsüz hale getirebilmek için yasallık adına kendi tarafını tutması için kandırır ve böylece proletaryanın kendisini olaylar tarafından sömürüsüne başkanlık eden yasal aygıta karşı mücadele etmeye zorlandığı gün, beyazlarla tam bir işbirliği içinde onu yenebilir.

39. Bir diğer hipotez de hükümetin ve onu oluşturan sol partilerin proletaryayı sağcı bir saldırıya karşı silahlı mücadeleye katılmaya davet etmesidir. Bu davet kaçınılmaz olarak bir tuzaktır ve Komünist Partisi buna, proleterlerin elindeki silahların proleter iktidarın ve devletin ortaya çıkması ve devletin geleneksel bürokratik ve askeri mekanizmasının silahsızlandırılması anlamına geldiğini ilan ederek cevap verecektir. Çünkü proleterler halkı silahlı mücadeleye çağırdığında iktidarı yasal yollarla elde etmiş bir sol hükümetin emirlerini asla yerine getirmeyeceklerdir ve beyaz çetelere karşı kazanılacak bir zafere yalnızca proleter diktatörlük istikrarlı bir karakter kazandırabilir. Sonuç olarak, böyle bir hükümete karşı hiçbir "sadakat" ilan edilmemeli ya da uygulanmamalıdır ve hepsinden önemlisi, kitleler, sağcı bir ayaklanma ya da darbe girişimine karşı proletaryanın yardımıyla bu hükümetin iktidarını pekiştirmenin çok tehlikeli olacağının bilincine varmalıdır. Çünkü bu, devletin silahlı örgütlenmesinin kontrolü hükümetteki demokratik partilerin eline bırakmak, başka bir deyişle, proletaryanın, burjuva sınıfının tüm güçlerine karşı mevcut siyasi ve devlet biçimlerini devirmek için kullanmadan silah bırakması, yani proletaryanın devrimci ilerleyişine karşı çıkacak olan örgütün pekiştirilmesi anlamına gelecektir.


VII. Komünist Partisi’nin "Doğrudan" Taktik Faaliyeti

40. Ancak diğer durumlarda, ister fetih ister savunma için olsun, işçi sınıfının acil talepleri sol ve sosyal-demokrat partileri kayıtsız bırakmaktadır. Sosyal-demokratların etkisi nedeniyle kitleleri doğrudan bu fetihlere çağırmak için yeterli güce sahip olmayan Komünist Partisi - sosyal-demokratlara herhangi bir ittifak teklif etmekten kaçınarak, hatta onların işçilerin geçici ve acil çıkarlarına bile ihanet ettiklerini ilan ederek - proleter mücadelenin bu hedeflerini formüle ederken, bu hedeflere ulaşmak için sendikal zeminde gerçekleştirilen proleter birleşik cepheye başvuracaktır. Bu cephenin uygulanması, sendikalarda komünist militanları kendi mevzilerinde bulacaktır; ama aynı zamanda partiye, mücadele daha ileri bir gelişme gösterdiğinde, sosyal demokratların kaçınılmaz olarak karşı çıkacağı - ve zaman zaman sendikalistlerin ve anarşistlerin de karşı çıkacağı - müdahale etme imkanı bırakacaktır. Öte yandan, diğer proleter partilerin bu hedefler için sendikal birleşik cepheyi uygulamayı reddetmeleri, Komünist Partisi tarafından onların etkisini kırmak için kullanılacaktır. Sadece burjuvaziyle gerçek bir suç ortaklığının söz konusu olduğunu gösteren eleştiri ve propaganda ile değil, ama her şeyden önce, durumun provoke etmekten geri kalmayacağı proletaryanın kısmi eylemlerine ön saflarda katılarak, bunu partinin tüm yerel örgütlerin ve tüm kategorilerin sendikal birleşik cephesini önerdiği kesin güçlü noktalar temelinde yaparak ve bundan sosyal demokrat liderlerin faaliyetin genişletilmesine karşı çıkarak yenilgiyi hazırladıklarını somut bir şekilde göstererek. Doğal olarak, Komünist Partisi kendisini yanlış bir taktiğin sorumluluğunu diğer partilere yükleme göreviyle sınırlamayacak; ancak son derece dikkatli ve sıkı bir disiplinle, eylem sırasında kitleler arasında herhangi bir direnişe karşı Komünist Partisi’nin eylem çağrısına uyacakları bir durum yaratıldığında, karşı-devrimcilerin direncinin üstesinden gelme anının gelip gelmediğini araştıracaktır. Bu tür bir inisiyatif ancak merkezi bir inisiyatif olabilir ve Komünist Parti organları ya da komünistler tarafından kontrol edilen sendikalar tarafından yerel olarak alınması asla kabul edilemez.

41. "Doğrudan" taktikler ifadesi, partinin, burjuva iktidarını yıkmak ya da onu ciddi biçimde zayıflatacak bir darbe vurmak için ona karşı bağımsız bir saldırı inisiyatifi alması gerektiğini düşündüren bir durumdaki faaliyetine daha özel olarak uygulanır. Parti, bu türden bir eylemi üstlenebilmek için, merkezi önderliğin emirlerine sıkı bir disiplinle mutlak kesinlik kazandıracak sağlam bir içsel örgüte sahip olmalıdır. Ayrıca, kitlelerin geniş bir kesiminin desteğinden emin olabilmek için, önderlik ettiği sendikal güçlerin de aynı disiplini göstereceğine güvenebilmelidir. Ayrıca, belirli bir etkinlik derecesine sahip askeri tipte bir örgüte ve yasadışı faaliyetler için - özellikle de burjuva hükümeti tarafından kontrol edilemeyecek iletişim ve irtibat biçimleri için - olağanüstü hal hükümleri uyarınca yasadışı ilan edilme gibi öngörülebilir bir durumda hareketin liderliğini güvenli bir şekilde korumasına olanak tanıyacak tüm ekipmana ihtiyacı vardır. Ama her şeyden önce, Komünist Partisi, son derece uzun bir hazırlık çalışmasının kaderini belirleyebilecek bir saldırı eylemi kararı alırken, yalnızca doğrudan örgütlediği ve önderlik ettiği güçlerin disiplinini sağlamakla kalmayan; yalnızca kendisini proleter kitlelerin en iyilerine bağlayan bağların mücadele sırasında kopmayacağını öngörmeye teşvik etmekle kalmayan; ama aynı zamanda partiye, mücadele sırasında en iyilerle bağlarının kopmayacağına dair güven veren bir durum incelemesine dayanmalıdır. Aynı zamanda partinin kitleler arasındaki desteğinin ve proletaryanın harekete katılımının genişliğinin eylemin seyri içinde giderek artacağına dair güven verir, çünkü bunun için verilen emir, kitlelerin en derin katmanlarında doğal olarak yayılmış olan eğilimleri uyandırmaya ve harekete geçirmeye hizmet edecektir.

42. Komünist Partisi tarafından burjuva iktidarını devirmek için başlatılan genel bir hareketin bu açık hedefe sahip olduğunun ilan edilmesi her zaman mümkün olmayacaktır. Mücadeleye katılma direktifi (proletaryayı harekete geçiren devrimci durumların istisnai bir şekilde çökmesi durumu dışında) proleter iktidarın fethinden daha az bir şey olan, ancak kitleler bunları yalnızca acil ve hayati talepler olarak görse bile, kısmen yalnızca bu yüce zaferle gerçekleştirilecek olan güçlü noktalara atıfta bulunabilir. Bu ancak sınırlı bir şekilde, henüz proletarya diktatörlüğü olmayan bir hükümet tarafından gerçekleştirilebildikleri ölçüde, kitlelerin örgütlülük ve mücadele düzeyini sağlam bırakan belirli bir noktada eylemi durdurma olasılığını açık bırakan hedefler çerçevesinde, eğer mücadeleyi sonraki durumlarda etkili bir şekilde sürdürme koşullarından ödün vermeden sonuna kadar sürdürmek imkansız görünüyorsa yapılabilir.

43. Komünist Partisi’nin, yüce devrimci fethe ulaşmanın söz konusu olmadığını, yalnızca düşmanın prestijinin ve örgütünün zarar göreceği ve proletaryanın maddi ve manevi olarak güçleneceği bir savaş yürütmenin söz konusu olduğunu bilmesine rağmen, doğrudan bir eylem için söz vermeyi uygun bulabileceği bile göz ardı edilmemelidir. Böyle bir durumda parti, kitleleri mücadeleye çağırmak için bir dizi hedef formüle eder. Bu hedefler asıl ulaşılması gereken hedefler de olabilir, mücadelenin başarıyla taçlandırılması halinde partinin ulaşmayı önerdiği hedeflerden daha sınırlı da görünebilir. Bu hedefler, her şeyden önce partinin eylem planında, her birine ulaşılması, birbirini takip eden mücadelelere giden yolda bir duraklamayla olası bir takviye pozisyonu oluşturacak şekilde ilerleme halinde düzenlenmelidir. Sadece devrimin yüce zaferinin elverişli bir alternatif oluşturduğu, tersi durumda ise yenilginin ve proleter güçlerin öngörülemeyecek bir süre boyunca dağılmasının kesin olduğu koşullarda mücadeleye atılmak gibi umutsuz bir taktikten mümkün olduğunca kaçınmak gerekir. Bu nedenle kısmi hedefler eylem üzerinde güvenli bir kontrol sağlamak için vazgeçilmezdir ve bunları formüle etmek, kitleler bunları nihai zaferin bir aracı ve ön hazırlığı olan mücadele fırsatları olarak değil, kazanıldıktan sonra tatmin olunacak içsel değere sahip amaçlar olarak karşılayabilecekleri ölçüde, belirli ekonomik ve sosyal içeriklerinin eleştirisiyle çelişmez. Doğal olarak, bu hedefleri ve eylem sınırlarını belirlemek her zaman hassas ve korkunç bir sorundur; partinin kendisini bu yüce sorumluluğa hazırlaması, deneyimini kullanması ve liderlerini seçmesi yoluyla olur.

44. Parti, proletaryanın mücadelesinin durgunlaştığı bir durumda, bir grup cesur kişinin mücadeleye atılması ve burjuva kurumlarına karşı darbe girişiminde bulunması örneğinin basit etkisiyle kitlelerin mücadele için uyanmasını sağlamanın mümkün olduğu yanılsamasını beslemekten ya da yaymaktan kaçınmalıdır. Proletaryanın kendisini bunalım durumundan çıkarabilmesinin nedenleri ekonomik durumun gerçek açılımında aranmalıdır; partinin taktikleri bu sürece katkıda bulunabilir ve bulunmalıdır, ancak bu saldırıya fırlatılan bir öncünün dramatik eylemlerinden çok daha derin ve sürekli bir çalışmayla yapılabilir.

45. Bununla birlikte parti, gücünü ve örgütlülüğünü, ister gerici silahlı grupların terörist saldırıları biçiminde olsun, ister belirli proleter örgütlenme ve faaliyet türlerinin polis tarafından engellenmesi biçiminde olsun, (egemen sınıfın belirli direniş ve saldırı biçimlerine karşı koymanın örgütlenme ve hazırlıkla mümkün olduğunun kitlelere somut kanıtını vermek açısından gösterici ve savunmacı bir değere sahip olan silahlı grupların) işçi sınıfı örgütlerinin ve sokak kalabalıklarının hem kavramsallaştırılmasında hem de uygulanmasında düzgün bir şekilde kontrol edilen eylemleri için kullanacaktır. Amaç genel bir eylemi kışkırtmak değil, içlerindeki duyguları ve isyan ihtiyacını yeniden uyandırmak üzere tasarlanmış bir dizi eylemle, bunalmış ve morali bozulmuş kitleleri yeniden en yüksek mücadele etme düzeyine yükseltmek olacaktır.

46. Parti, bu tür yerel eylemlerde, yerel organların ve içlerindeki Komünist Partisi üyesi militanların sendikal örgütlerin iç disiplinini ihlal etmelerinden kesinlikle kaçınacaktır. Ayrıca bunların diğer partiler tarafından yönetilen ulusal yürütme organlarından kopmalarına asla izin verilmemelidir. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi, bu organlar sendikaları partiye kazanmak için vazgeçilmez dayanaklar olarak hizmet etmelidirler. Bununla birlikte, Komünist Partisi ve üyeleri, reformist ve oportünist sendika liderlerinin eylemsizlik ve pasiflik kriterlerine disiplin sınırlarının ötesine geçseler bile, burjuva provokasyonlarına kendiliğinden bir dürtüyle yanıt verdiklerinde, kitleleri aktif olarak takip edecek ve onlara tüm yardımlarını sunacaktır.

47. Devlet iktidarının temellerinden sarsıldığı ve yıkılmak üzere olduğu anın karakteristik özelliği olan durumda, Komünist Partisi, güçlerinin ve kitlelerin azami talepler bayrağı etrafında ajitasyonunun tam açılımı sırasında, anlık olarak kendi bağımsız faaliyetiyle uyum içinde hareket edebilecek tüm bu güçlerden yararlanarak durumdaki kararsız denge anlarını etkileme olasılığını kaçırmayacaktır. Geleneksel devlet örgütü çöker çökmez hareketin kontrolünü ele geçireceğinden emin olduğunda, mücadele alanında emrinde güçler bulunan diğer hareketlerle geçici ve olumsal anlaşmalara başvurabilir (ancak bu tür ittifakları propaganda temalarına ya da parti tarafından kitlelere yöneltilen sloganlara dönüştürmeden). Her halükarda başarı, bu tür temaslara boyun eğmenin doğruluğunu değerlendirmek ve bu konuda hangi hesapların yapılması gerektiğine karar vermek için tek ölçüt olacaktır. Komünist Partisi’nin taktiklerini belirleyen teorik önyargılar ya da etik ve estetik kaygılar değildir. Onun tüm taktikleri yalnızca araçların amaca ve tarihsel sürecin gerçekliğine uygunluğu tarafından belirlenir ve büyük devrimci savaşın komutanı olan muazzam bir toplumsal yenilenmede başrolü oynamaya yazgılı bir hareketin mirası olan doktrin ve eylemin diyalektik sentezini uygular.


VIII. İtalya Komünist Partisi ve İçinde Bulunduğumuz An

48. İtalya’da partinin oluşum aşaması ve dolayısıyla sorunu artık tamamen aşılmıştır. Milano Sosyalist Kongresi’nden önce, Sosyalist Partisi’nin sol bir fraksiyonuyla birleşme yoluyla İtalya Komünist Partisi’nin kurucu temelinin esaslı bir şekilde değiştirilmesi olasılığı kesin olarak dışlanmamıştı ama Milano Kongresi ve kararlarıyla birlikte bu olasılık tamamen ortadan kalkmıştır. Artık sadece Livorno’da ayrılan aşırı sol fraksiyonun partinin yaratıcı çekirdeğini oluşturabileceği açıkça görülmektedir. Partinin normal ilerici gelişiminin, gelecekte, diğer siyasi oluşumlardan ayrılan örgütlü gruplarla yakınlaşma yoluyla ilerlemeyeceği de aynı derecede açıktır. Bunun yerine, yalnızca, tam da onları kabul etmek için tasarlanmış saflarına girdiklerinde, düzensizlik ya da değişiklik değil, yalnızca daha fazla güç - sayıca ve dolayısıyla eylemde - getirecek olan tek tek kişilerin katılımı yoluyla ilerleyecektir.

49. Bu nedenle parti, her başlangıç döneminin doğasında var olan kaygılardan kurtulmuş olarak, kendisini tamamen kitleler arasında her zamankinden daha kapsamlı nüfuz etme, onlarla kendisi arasındaki bağlantı organlarını kurma ve çoğaltma işine adamalıdır. Proleter faaliyetin hiçbir alanı komünistlere yabancı kalmamalıdır: sendikalar, kooperatifler, tasarruf tröstleri, komünist grupların kurulması ve bunların birbirine bağlanmasıyla her zamankinden daha derine nüfuz etmeli ve partinin direktiflerine kazanılmalıdır. Siyasi mağdurlar için, Rusya için vb. çeşitli Yardım Komiteleri komünistlerin temsil edildiğini görmeli ve onların işbirliğinden yararlanmalıdır. Ancak bunun nedeni, partinin kendisini proletarya ile daha yakın bir temasa sokacak hiçbir araca kayıtsız kalmaması ve proletaryanın geçici ihtiyaçlarını karşılamaya özen göstermesi gerektiğidir. Hiçbir zaman diğer siyasi partilerle, hatta yıkıcı olanlarla bile kalıcı ilişkiler kurmak için değildir.

50. Bu sonuncularla ilgili olarak, işçilerin gözünde tutumlarını netleştirmeyi ve programatik beyanlarındaki muğlaklığı kırmayı amaçlayan polemikler durmaksızın devam etmelidir. Sosyalistler ve liberterler bugün İtalya’da proleter sınıfın zayıflatılması için iki farklı yol izlemektedirler: birincisi kapitalizmin saldırısı karşısında boyun eğme ve silahsızlanma taktikleriyle; ikincisi ise Sovyetler Cumhuriyeti’ne ve soyut bir özgürlüğün boş ve teorik özdeyişine karşı koydukları proletarya diktatörlüğü ilkesine karşı mücadeleleriyle.
     Burjuvazinin her zamankinden daha büyük ve daha eksiksiz saldırısıyla nitelenen mevcut İtalyan durumu, anı anlamadıklarının açık kanıtını veren anarşistlere ve sosyal demokratlara karşı polemiklerimiz için her gün binlerce mutsuz belge sunmaktadır. Çünkü bu, istisnai ve geçici bir şeyi temsil etmekten ziyade, gerçekte kapitalist düzenin gelişiminin doğal ve öngörülebilir bir aşamasıdır: demokratik devletin işlevinin ve amaçlarının belirli bir tezahürüdür.

51. Bugün İtalya’da, işleyiş biçimi açısından İtalyan devletinin karakteristik bir evrim geçirdiği görülmektedir. Burjuva devletinin, yönetimin tüm işlevlerinin merkezi bir otoritenin örgütlenmesi içinde giderek merkezileştiği kurucu dönemi, karşılığını ve olumsuzlamasını, daha önce bireylerin keyfi kararlarından uzaklaştırılmış olan tüm güçlerin istikrarlı birliğinin şimdi parçalandığı ve dağıldığı mevcut dönemde bulmaktadır. Devletin yetkileri bir kez daha her bir özel kişi tarafından bireysel olarak kullanılmaktadır. Artık devletin organlarını açıkça burjuva muhafazasının emrine vermesine bile gerek kalmayacaktır: ordudan sulh yargısına, parlamentodan yürütme erkinin görevlilerine kadar. Çünkü bunların her biri, uygulayıcılarının şahsında, kendi güçlerini özerk ve kontrol edilemez bir şekilde aynı amaç için kullanmaktadır.
     O halde burjuva sınıfı, bu çözülme krizinde beklenmedik bir duraklamanın devletin bireylerin faaliyetleri üzerinde herhangi bir kontrolü yeniden kazanmasına izin vermesini önlemek için, aceleyle tamamlayıcı organlar kurmaya girişir. Bunlar, mevcut düzenin müdafası arzusuyla çalıştıklarında yasal organlarla mükemmel bir uyum içindelerken, aksi takdirde kendilerini bu organlara karşı koyarlar ve en ufak uysallıktan uzaklaşma belirtileri gösterdiklerinde onların yerini alırlar (Sivil Komiteler, Savunma Komiteleri, vb.).
     Parlamenter demokratik devletin bir sınıf devleti olduğunu söylemelerine rağmen sosyal demokratların yaptığı gibi, devlet otoritesine ve yasalara saygıya geri dönülmesi çağrısında bulunmak… tam da bu nedenle, kademeli olarak istikrara kavuşmasına yardımcı olan, ancak bugün müdafasını tehlikeye atacak olan yazılı yasaları çiğneyerek bugün asli görevini yerine getirdiğini anlamadıklarını göstermektedir.

52. İtalya’nın mevcut durumu, askeri eylemin dışsal kanıtlayıcı olgusu gerçekleşmemiş olsa bile, darbenin tüm kurucu unsurlarını sentetik olarak kendi içinde barındırmaktadır. Bütün bir yurttaş sınıfı için toplumsal yaşamın normal koşullarını birbiri ardına ortadan kaldıran şiddet olaylarının aşamalı olarak meydana gelmesi; grupların ve bireylerin kaprisli iradelerinin yazılı yasanın hükümleri üzerine bindirilmesi; bu gruplara ve bireylere sağlanan dokunulmazlık; ve düşmanları için emredilen zulüm - bütün bunlar, daha fazla sayıda gücü aynı anda harekete geçiren daha görkemli ve daha şiddetli tek bir eylemin yaratacağı sonuçların aynısını üretmiştir.
     Burjuva sınıfı bu durumun tamamen farkındadır, ancak çıkarları, biçimsel bir demokrasinin dış görünüşünün yok edilmemesini ve genel ekonominin, nihayetinde ayrıcalıkları için bugün sahip olduğundan daha büyük bir güvence sağlamayacak şiddetli bir değişiklikle derinden sarsılmamasını gerektirmektedir. Dolayısıyla burjuva sınıfının, bunun gerekliliğine ilişkin değerlendirmesinde olduğu gibi bölünmüş olması ve hala bunu kırabilecek kadar güçlü olması nedeniyle, neredeyse yalnızca kişisel hırslarla motive edilen yıkıcı bir askeri darbeye karşı çıkması muhtemeldir. Hiçbir yeni hükümet biçimi, özgürlüğe; kazanılmış ve onaylanmış haklara; işçilerin yaşamlarına şimdikinden daha fazla saygısızlık edemez. Demokratik devlet, ancak burjuvazinin diktatörlük rejiminin gerçek özünü gizleyebilecek hale getirilerek daha da mükemmelleştirilirse amacına ulaşabilir. Bu da sosyal-demokrat bir hükümetin kurulmasıyla gerçekleşecektir.

53. İtalya’daki mevcut durum, proletaryanın şehit edilmesinde tam da bu ileri aşamayı doğurmakta ve gerçekleştirmektedir. Bu sonuca yönelik çalışmalar iki koldan ilerlemektedir: Sosyalist Partisi içindeki güçlü bir akım ve burjuvazinin sol partileri, bir buluşma ve ittifak için en elverişli noktayı bulmak amacıyla aynı şekilde zemin yoklaması yapmaktadır. Aslında her ikisi de eylemlerini yalnızca yıkıcı faşist şiddete karşı bir savunma bulma ve inşa etme gerekliliğiyle motive etmektedir. Bu zeminde kendileri, polemiklere ve karşılıklı saldırılara son verilmesini talep ederek tüm yıkıcı partilerin onayını aramaktadırlar.
     Eğer sosyal-demokrat bir hükümet faşizmle savaşacak ve onu yenecek güce sahipse -ki biz hem teorik inançlarımız hem de yakın tarihin örnekleri nedeniyle bundan kesinlikle kuşku duyuyoruz- ve bu nedenle onun kurulması için elverişli bir zemin hazırlamak gerekiyorsa, komünistler Sosyalist Partisi’ne karşı mevcut kararlı ve bitmek tükenmek bilmeyen polemiklerini sürdürdükleri sürece bu daha kolay ve hızlı bir şekilde kurulacaktır. Komünist saldırı, Sosyalist Partisi’ne burjuvaların gözünde devrimci şiddetin hedefi ve sınıf mücadelesinin önündeki bir engel olarak itibar kazandırmakta ve böylece aralarında bir anlaşma ve ittifakı daha olası hale getirmektedir. Unutulmamalıdır ki burjuvazinin sol grupları, Livorno bölünmesinin Sosyalist Partisi’ni her türlü komünist akımdan kurtardığı andan itibaren İtalya’da sosyalist işbirliğini ulaşılabilir olarak sunmaya başladılar. Komünistler ve sosyalistler arasındaki mücadelenin yatışması, sosyalistleri III Enternasyonal’in doktrinine ve pratiğine olumlu yaklaşan görünürdeki, ancak yanlış olan tutuma geri getirecek; böylece sosyal-demokrat bloğun oluşturulmasının önkoşulu olan güvenin pekiştirilmesini engelleyecektir.
     Bu nedenle, siyasi mücadele alanında yıkıcı partilere karşı en mutlak uzlaşmazlık uygulanmalı, hatta biçimsel olarak değişmemiş bir devlette proletaryanın lehine bir anlamda bir adam değişikliğinin gerçekleşebileceği perspektifine - ki bu bizim için yanlıştır - izin verilmelidir.

54. Faşizme gelince, İtalya Komünist Partisi onu rejimin gelişiminin kaçınılmaz bir sonucu olarak görse de, ona karşı hareketsiz bir pasiflik tavrı takınılması gerektiği sonucuna varmaz. Faşizmle mücadele etmek, burjuva toplumunun bir işlevini, onun varlığını yok etmeden ortadan kaldırmanın mümkün olduğuna inanmak anlamına gelmez; ama faşizmin, kapitalizmin genel saldırgan faaliyetinden koparılmış ve yalıtılmış bir bölüm olarak kendi içinde yenilebileceğini düşünmek kendini kandırmaktır. Bunun yerine parti, düşman şiddetinin işçi sınıfının mücadeleci ve boyun eğmez ruhuna verdiği zararı daha az ciddi ve acı verici hale getirmeyi amaçlamaktadır.

55. İ. K. P. mevcut istikrarsız durumdan burjuvazinin bir bölümünün şiddet eylemlerine girişme fırsatının doğabileceği ihtimalini dışlamaz, aksine göz önünde bulundurur. Bu nedenle, bununla yüzleşmek ve üstesinden gelmek için gerekli asgari araçları hazırlayarak, doğrudan eylem sorununa ilişkin bir hazırlık tutumu benimser.
     Kapitalist ekonominin dünya çapındaki krizi, en sağlam örgütlerinin kırıldığını gören proletaryanın ilerleyişini olumsuz etkilemiştir. Çünkü bu örgütler krizi öngörememiş ve dolayısıyla kendilerini bu krizi zaferle aşmaya hazırlamamışlardır. Parti bugün, yakın zamanda geçilene benzer bir durumda, sağlam bir şekilde örgütlenmiş ve devrimci bir parti tarafından yönetilen bir proletaryanın haklı olarak saldırıya geçebileceği inancının rehberliğinde, eski sağlamlığı yeniden inşa etmenin gerekli olduğuna inanmaktadır. Böylece bu partiyi inşa etmek ve kitleler üzerindeki etkisini genişletmek; kendi üyelerine tutarlılık, disiplin ve hazırlık kazandırmak; işçi sınıfının giderek daha geniş katmanlarını arkasına almak: bunlar İtalyan komünistlerinin temel görevleridir ve bu Kongre tarafından onaylanacak ve tartışılacak olan çeşitli sorunlara (sendikal, tarımsal vb.) ilişkin tezleri temel alarak bunları gerçekleştireceklerdir.



 



Tarım Sorunu Üzerine Tezler

  - I. Proletaya Diktatörlüğünün Tarımsal Görevleri   - II. İktidarın Fethi Mücadelesi Aşamasında Komünist Partisi ve Köylüler   - III. Tarım Proletaryası Nasıl Örgütlenir?   - IV. Yarı-proleterlerin Örgütlenmesi   - V. Küçük Çiftçilerin Örgütlenmesi   - VI. Orta Ölçekli Toprak Sahibi Çiftçiler   - VII. Ev Sahiplerinin Mülkiyeti   -VIII. Komünist Partisi’nin Tarım Şubesi


I. - Proletarya Diktatörlüğünün Tarımsal Görevleri

1. Komünizm, doğanın kaynaklarından tam olarak yararlanmak, insanlığın varoluşu için gerekli olan çalışma çabasını giderek azaltmak ve herkesin yeteneğine göre verdiği ve ihtiyacına göre aldığı sınıfsız bir toplum oluşturmak amacıyla, ürünlerin üretimini ve dağıtımını dünya ölçeğinde sistematik olarak organize etmek ister. Bu devrimden esas olarak kırsal kesimdeki işçi kitleleri yararlanacaktır, çünkü mevcut kapitalist toplum düzeninde yaşam kaliteleri düşüktür.

2. retimin sistematik örgütlenmesi, emeğin hem ulusal hem de uluslararası düzeyde azami ölçüde bölünmesini ve uzmanlaşmasını, dolayısıyla kolektif emeği gerektirir. Ancak kolektif çalışma için gerekli maddi ve teknik koşullar tüm üretim dallarında mevcut değildir ve bireysel çıkar ve rekabetin baskısı altındaki organik işleyiş biçimi nedeniyle zorunlu olarak bazı çıkar gruplarının diğerlerinin aleyhine yaygınlaşmasına yol açmak zorunda olan kapitalizm yürürlükte olduğu sürece tüm dallarda aynı anda mevcut olamaz. Bu nedenle, tüm üretim dallarında, bunların toplumsallaşmasını ve ulusal ve uluslararası ölçekte örgütlenmesini mümkün kılacak maddi-teknik koşulların yaratılmasının vazgeçilmez koşulu, kapitalizmin siyasi ve ekonomik olarak yıkılması ve iktidarın proleter devrim yoluyla proletaryaya devredilmesidir.

3. Dolayısıyla, kapitalizm ile komünizm arasında, mevcut egemen kapitalistler sınıfının büyük sanayinin, bankacılığın, ulaşımın vb. sosyalleştirilmesi yoluyla ortadan kalktığı ve onun yerine toplumun yönetiminin sosyalleştirilmiş işletmelerin proletaryaya geçtiği bir geçiş dönemi vardır. Bu dönemde, daha da eski evrelere dayanan ekonomik biçimlerin yanı sıra, özel üretimin az ya da çok önemli kalıntıları hala mevcuttur ve bu nedenle, proletaryanınkinden az ya da çok farklı bir ekonomik-toplumsal figüre sahip başka sınıflar da vardır. Bu geçiş dönemi proletarya diktatörlüğü dönemidir.

4. Diktatörlüğünde, egemen sınıf haline gelen proletarya, üretimin tüm alanlarında, tüm üretimin aşamalı olarak toplumsallaşması ve örgütlenmesine geçmek için gerekli gerçek koşulların ortaya çıkmasını desteklemek amacıyla sınıf amaçlarına uygun olarak siyasi iktidarı kullanır. Bu uzun ve zahmetli süreç boyunca, arkaik ekonomik tiplerin, en mükemmel teknik yöntemlere göre örgütlenmiş, tüm toplum tarafından yönetilen ve evrensel insan ihtiyaçlarının hizmetinde olan büyük üretici işletmenin genel tipiyle birleşene kadar sürekli değişikliklere uğradığı çeşitli geçiş biçimleri belirlenir. Ancak, arkaik ekonomik tabakalaşmaların az ya da çok uzun bir süre için önemli ölçüde kalıcılığını ima eden, tam da bu aşamalı değişikliktir.

5. Kapitalizmde tarım, sanayinin gelişimiyle aynı hızda ilerleyemez. Bu nedenle, İtalya’da olduğu gibi, gerekli teknik önkoşulların eksikliği nedeniyle proletarya diktatörlüğünün kurulduğu anda toplumsallaştırılamayan geri ekonomik biçimler arasında, küçük sanayi, zanaatkâr ve tüccar şirketlerinin yanı sıra, tarımsal şirketlerin büyük çoğunluğunun ön plana çıktığını görüyoruz.

6. Bu nedenle, proletarya diktatörlüğünün başarısıyla hükümet partisi haline gelen K.P. zaten ortak çalışma temelinde yürütülen, uzmanlaşmış ve ileri teknik ekipmanla donatılmış kapitalist tipteki büyük tarımsal çiftliklerin derhal kamulaştırılması ve devlet tarafından -doğrudan ya da kooperatif örgütleri aracılığıyla- yönetilmesi yönünde ilerleyebilir ve ilerlemelidir; ancak üretim araçlarının (toprak, aletler, envanter vb.) işten ayrılmadığı, çoğunlukla aile tarafından işletilen küçük çiftlikleri toplumsallaştırmaya yönelik saçma ve anti-Marksist girişimden kesinlikle kaçınmalıdır.

7. Proletarya diktatörlüğünün sosyalizmin kırda da uygulanması yönünde atabileceği ve atması gereken ilk adım, işle birlikte olmayan toprak rantının bastırılmasıdır. Bu nedenle proletarya iktidarı, ister özel ister kamu kişileri, bankalar ya da herhangi bir türden kurumlar olsun, mevcut çalışmayan toprak sahiplerinin tüm hak ve ayrıcalıklarını derhal ortadan kaldırır. Ardından ilgili toprağın mülkiyetini ve serbest kullanımını, bugün onu işleyen ya da gelecekte bizzat işleyebilecek olanlara, kira, sayım, borç vb. için eski sahiplerine karşı tüm yükümlülüklerden muaf tutarak ve bu yükümlülüklerin ve toprak hakkının yerine hiçbir tazminat ödemeden devreder. Bu yükümlülüklerin ve eski toprak vergisinin yerine, bu şekilde toprağa sahip olan köylüler, mülksüzleştirilmiş eski toprak sahiplerinin kaçınılmaz karşı-devrimci girişimlerine karşı kendilerini savunmak ve proleter devletin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için ürünlerinin belirli bir yüzdesini proleter hükümete teslim etmek zorunda kalacaklardır.

8. Bu şekilde kamulaştırılan topraklar, sanayi tesisleri, ulaşım ve iletişim araçları, banka sermayesi ve diğer üretim araçları, İtalya’nın tüm emekçi halkının ortak malıdır. Proletarya iktidarı bunları yerel köylü konseylerine devreder, onlar da proletarya iktidarı tarafından belirlenen ve esas olarak üretimin sürekliliğini ve artışını sağlamayı ve muhtemelen toprağı mevcut çiftçilerin mülkiyetinde bırakmayı amaçlayan genel kurallara uyarak bunları çeşitli köylü ailelerine tahsis eder.

9. Yerel çiftçi konseyleri uygun görürse ve önerileri, her zaman en iyi ve en büyük üretkenliği neyin sağlayacağını göz önünde bulundurarak kabul etmeyecek olan üst teknik ve ekonomik konseyler tarafından onaylanırsa, bölgesel olarak birleşmiş ve ücretliler tarafından işlenen büyük mülkler bile toprağın sömürülmesinin şu anda geri kalmış yetiştirme teknikleriyle yürütüldüğü ve bunun karşısında toprağın küçük bireysel burjuva şirketlerinde parsellenmesinin teknik ilerlemeyi temsil edeceği ve verimlilikte bir artış sağlayacağı durumlarda, bireysel atamaya tabi tutulabilir. Sosyalleştirilmiş çiftliklerden, köylülere yapılan toprak tahsisinin geri kalanını eşit bir şekilde tamamlamak için gerekli olan kısımların ayrılması da, bu ayrı çiftliklerin kendi üretkenlik kapasitesine zarar vermediği sürece kabul edilebilir.
     Toplumsallaştırılmış büyük çiftlikler, kendi ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra ve teknik olarak mümkün olduğu ölçüde, makinelerini, aletlerini, stoklarını, hayvanlarını, teknik personelini vs. yerel çiftçilerin emrine vermelidir.
     Mevcut kollektif çiftlikler ve diğer kollektif biçimler teknik ihtiyaçlara tabi olmaya devam edecektir.


II. İktidarın Fethi Mücadelesi Aşamasında Komünist Partisi ve Köylüler

10. Yararlı toprak mülkiyetinin yukarıda belirtilen yollarla köylülere devredilmesi, İtalya’nın büyük bölümünde, özellikle güney İtalya’da ve adalarda tarımsal ilişkilerde hala yürürlükte olan burjuva öncesi ve yarı-feodal düzenin göze çarpan kalıntılarına karşı burjuva devriminin tamamlanması olarak düşünülmelidir; burjuva devrimini tamamlarken, aynı zamanda kırsal alanda sosyalist devrimin de ilk başlangıcı olacaktır. İşten ayrı toprak rantının kaldırılması yoluyla köylülerin devrimi, tüm dünyada ve özellikle İtalya’da, özellikle savaşın yol açtığı felaketten sonra, hayat pahalılığındaki artışı frenlemenin ve azaltmanın tek yolu olarak kaçınılmaz bir gereklilik olarak sunulmaktadır. Aslında, mevcut rejimde, yani tekelci mali kapitalizmin egemenliğinde, topraktan elde edilen zenginliğin çoğu, toprak rantı olarak, birkaç on binlerce yoksun toprak ağasının ve aylağın cebine girmekte ve onlardan ya savurgan harcamalarda harcanmakta ya da bankalara yatırılmakta ve daha sonra kapitalizmin emperyalist devletinin büyük tekelci sanayi işletmeleri ve silahları tarafından emilmektedir. Öte yandan, toprak onu bizzat işleyenlerin özgür mülkiyetine geçtiğinde, şimdi işçiden senyörlük rantı olarak el konulan ürünün bir kısmı, yaşam koşullarını iyileştirmek ve doğal olarak meyvelerini artık devlete ait olan kısım dışında kimseyle paylaşmak zorunda kalmayacağı toprağın verimliliğini artırmak için kullanacak olan işçinin mülkiyetinde kalacaktır. İtalya’da köylü devriminin öznel koşullarının az ya da çok bilinçli bir durumda olduğu gerçeği, köylülerin kendi koşullarına karşı sabırsızlıklarını nasıl gösterdikleriyle kanıtlanmaktadır; bu durum, ateşkesi izleyen ve burjuva hükümetleri tarafından köylülerin hoşnutsuzluğuna karşı bir emniyet supabı olarak tercih edilen kitlesel göç dalgasında kendini göstermektedir. Büyük yoksul köylü kitlesinin bu hoşnutsuzluğunun yoğunluğu, 1920’nin ikinci yarısında gerçekleşen büyük toprak işgali hareketiyle kanıtlanmıştır.

11. İtalyan köylüsünün toprağa özgürce sahip olma arzusu, ülkenin ekonomik ve siyasi liderliği mali ve sınai kapitalizmin patronlarının elinde kaldığı sürece asla tatmin edilemez. Sınıfsal savunma içgüdüsüyle, mevcut toprak sahiplerinin "kutsal" haklarına herhangi bir zarar gelmesini asla kabul etmeyeceklerdir. Dahası, üst düzey bankacılık-sanayi finansmanı, büyük toprak sahiplerine çok sayıda ticari bağla bağlıdır ve bu nedenle köylülerin taleplerine karşı onları desteklemekle de doğrudan ilgilenmektedir. Bu nedenle, yalnızca proletaryanın devrimi, kapitalist devleti devirerek, köylülerin taleplerinin önündeki ana engeli ortadan kaldırabilir. Büyük kapitalistler ve büyük toprak sahipleri arasındaki birlik, işçilerin girişimcinin boyunduruğundan kurtulmasına ve köylünün toprak sahibinin boyunduruğundan kurtulmasına aynı anda karşı çıkmaktadır: iki sömürülen sınıfın sırası geldiğinde güçlerini birleştirmesi doğal ve kaçınılmazdır.

12. Öte yandan, eğer mali ve sınai kapitalizm direnişinde, kırdaki egemenliklerinden etkilenmeyen büyük toprak sahiplerinin desteğini bulmaya devam ederse, proleter devrim çok zorlaşacak ve her halükarda gecikecektir. Bu nedenle, burjuva egemenliğinin şekillendiği parlamenter, idari, adli, askeri, polis vb. kurumları bastırarak iktidarı kapitalistlerin ve toprak sahiplerinin elinden almak ve onu işçilerin ve köylülerin doğrudan ve münhasır temsilcilerine devretmek amacıyla proletarya hareketi ile köylülük hareketi arasındaki yakın ittifak, tüm dünyada ve özellikle İtalya’da, hem sanayi ve tarım proletaryasının devriminin hem de köylülük devriminin zaferi için bir ön koşuldur. Komünist Partisi’nin temel çabaları bu ittifakı hayata geçirmeye ve güçlendirmeye yönelik olmalıdır.

13. İtalya Komünist Partisi bu görevi, tarım programının kırsal kitleler arasında özenli ve organik bir propagandası ve kırsal işçilerin sınıf örgütlerinin fethi ya da yaratılması yoluyla yerine getirmelidir.


III. Tarım Proletaryası Nasıl Örgütlenir?

14. İtalya’da tarlalarda çalışan ücretliler üç ana kategoriye ayrılabilir:
     (a) Kapitalist tipteki büyük tarım veya arazi geliştirme işletmelerinde, sanayideki proleterlere çok benzer koşullarda ücret karşılığı çalışan işçiler ve emekçiler;
     (b) Rasyonel bireysel ekim sistemlerine göre ekonomik bir temelde işletilen mülklerde, çalışmayan mal sahibi ya da temsilcisi tarafından tüm tarım yılı için ve toprakta ihtiyaç duyulan tüm işler için ya da sınırlı bir süre için ve özel işler için kiralanan maaşlı işçiler:
     (c) Tarım yılı boyunca ya da sınırlı bir süre için, çalışan mal sahiplerine ait topraklarda ya da ortakçıların işlediği topraklarda çalışan maaşlı yardımcı işçiler.
     K.P., bu sınıfı örgütlerken, çeşitli kategorilerin farklı koşullarını dikkate almalı, kendi eylem programlarını formüle etmeli ve gerekirse, ayrı örgütler oluşturmalı, ancak bu örgütler kırsal burjuvaziye karşı ortak mücadeleyi yönetecek tek bir büyük yerel örgütün yönetimi altında olmalıdır.

15. Kategori (a), nihai komünist hedefleri ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi gibi acil hedefleri, mücadele yöntemlerini ve örgütlenme biçimini paylaştığı sanayi proletaryasıyla neredeyse bir bütün oluşturur. Proletarya diktatörlüğü onu tarım kapitalizminin köleliğinden çıkaracak ve sanayi işçileriyle birlikte proleter devletin egemen sınıfını oluşturacak ve devletin siyasi ve ekonomik yönetimini üstlenecek olan bir işçi kategorisine dönüştürecektir. Proleter devlet bu işçilere çalışma, ücret, refah ve sosyal koruma koşulları sağlayacak, böylece durumları küçük bağımsız köylününkinden daha üstün olacak ve böylece bu kategorinin bir parçası olmaya daha kolay ikna edilebileceklerdir. Bununla birlikte, bu kategorinin kamulaştırılan toprakların dağıtımında ön planda tutulması gerekecektir.

16. Proletarya diktatörlüğü, tarımsal üretimi arttırmak ve geliştirmek için, ilkel ve geri bir şekilde işletilen büyük mülkleri bile, en ileri tekniklerle yönetilen ve idari birlik olgusunun daha fazla üretkenlik potansiyeli sağlamadığı örnek devlet çiftliklerine dönüştürmeye çalışacaktır. Bu nedenle, bu çiftliklerde hâlihazırda çalışan işçileri devlet çiftliklerine dönüşmeyi kabul etmeye ya da en azından kooperatif olarak yönetmek üzere birbirleriyle birleşmeye ikna etmek için mümkün olan tüm ikna ve heyecan yollarını kullanır.
     Bu ikinci durumda proleter devlet, kooperatif üretim örgütlenmesine sermaye, geliştirilmiş alet ve makineler, tohum, gübre, drenaj ve yol çalışmaları, özel teknisyenler vb. gibi mevcut tüm araçlarla yardım edecektir. Ancak ücretli emekçiler, her şeye rağmen, elbette her zaman mükemmel tekniklerle yürütülenler hariç, mülkleri parsellemeyi tercih ettiklerinde, proletarya diktatörlüğü, bu şekilde köylülerin büyük bir kitle olarak koşullarında gerçek bir iyileşme elde edemeyecekleri konusunda uyarırken, eski efendinin toprağının ve ilgili tüm ekipmanların, hayvanların, işletme sermayesinin vb. paylaşılmasına karşı çıkmayacaktır. Bununla birlikte, üretimin çıkarları doğrultusunda, tahsis edilen arazinin ne şekilde kullanılacağını izleme ve karar verme hakkını saklı tutacak, gerekirse, araziye yönelik muamelesi önceki koşullara kıyasla bir geri adım teşkil edenlere karşı tahsisi iptal edecektir. Öte yandan, kendilerine tahsis edilen toprağı bireysel olarak işlemeyi tercih edecek köylüler için bile, proleter devlet verimliliklerini arttırmak için mümkün olan her türlü kolaylığı sağlayacaktır.
     İktidarın fethi için mücadelenin şimdiki döneminde, (b) kategorisinin talepleri bir önceki kategorinin talepleriyle büyük ölçüde örtüşmektedir, böylece gerektiğinde tek bir örgüt oluşturabilirler.

17. - Kategori (c)’ye, mevcut sahip-işçilerde kalan toprağın tahsisi vaat edilemez. Bununla birlikte, toprak ağalarından kamulaştırılan toprakların tahsisinde ön saflarda yer alacak, böylece nihai programı ve proletarya diktatörlüğünün kendisi için yaratacağı koşullar açısından kendisini büyük ölçüde (b) kategorisine asimile edecektir.
     Dahası, proleter hükümet, bu proleterler ile ilgili işverenleri arasında serbest anlaşmaların yapılmasını her şekilde kolaylaştıracak, böylece ücretli işçiler tarafından yapılan iş, şirketin yönetiminde ve kârında bir paya dönüştürülecektir. Bugün bu tür talepler doğrudan işverene karşı değil, hem sahip-işçi hem de (c) kategorisindeki proleterleri sömüren kapitalist ve tarımsal burjuvaziye karşı yöneltilmektedir. Bu nedenle, küçük mülk sahibi-işçiler ya da ortakçılar ile onların çalışanları arasındaki anlaşmazlıklar, ilgili örgütler arasında barışçıl müzakereler yoluyla, arabuluculuk kullanılarak ve uzlaşmazlık durumunda yerel merkezi örgüt tarafından zorunlu tahkim yoluyla çözülmelidir. Merkezi örgüt ayrıca, küçük çiftçilerin çiftlik ya da ortakçılık sözleşmelerinin vb. iyileştirilmesi için yürüttükleri her ajitasyona, kiracıların, ortakçıların vb. ücretli çalışanlarına yönelik karşılık gelen iyileştirmelerin tanınmasının eşlik etmesini ve karşılıklı olarak, ücretlilerin tüm sendikal ajitasyonunun, küçük çiftçilerin çiftlik ve ortakçılık sözleşmelerinin vb. iyileştirilmesi için yürüttükleri ajitasyonla bütünleşmesini ve birleşmesini ve ücretli çalışanlarına yönelik karşılık gelen iyileştirmelerin tanınmasının eşlik etmesini sağlayacaktır.


IV. Yarı-proleterlerin Örgütlenmesi

18. Bu kategori, kiraladıkları veya sahip oldukları birkaç parça toprağı işleyen, ancak elde ettikleri gelir işgüçlerini karşılamaya ve geçimlerini sağlamaya yetmeyen, bu nedenle ücret karşılığında bile çalışarak gelirlerini tamamlamak zorunda kalan köylüleri kapsamaktadır.

19. Yerel merkezi sendika örgütünün hâkim olduğu istisnai durumlar dışında, bu kategoride ayrı örgütler kurulması tavsiye edilmez. Bu kategoriye dâhil olanlar, her bir durumda birinin ya da diğerinin çıkarlarının üstün gelmesine bağlı olarak, ücretli çalışanların örgütüne ya da küçük çiftçilerin örgütüne katılacaklardır.


V. Küçük Çiftçilerin Örgütlenmesi

20. Bu kategori, gelirlerini başka bir yerde ücret karşılığı çalışarak tamamlamak zorunda kalmadan ve kendileri de düzenli olarak ücretli işçi çalıştırmadan, kendilerinin ve ailelerinin işlediği toprağın ürünüyle geçinebilen köylülerden oluşur.

21. Proletarya diktatörlüğü bu küçük çiftçilere, halen işledikleri topraklara barışçıl ve özgür bir şekilde sahip olmalarını ve buna ek olarak, bu ek toprakları kendilerinin ve ailelerinin emek gücüyle işleme olasılığının oluşturduğu sınırlar dâhilinde, el konulan büyük mülklerin dağıtımına katılmalarını garanti eder. Dahası, burjuva rejiminin onlara asla veremeyeceği başka önemli avantajlardan da yararlanacaklardır; ekonomik alanda, her türlü borcun iptali, toprak vergisinin kaldırılması, toplumsallaştırılmış büyük mülklerin canlı ve ölü envanterinin serbestçe kullanılması ve başta geniş çaplı elektrik kullanımı olmak üzere, bütün bir mali kolaylıklar ve bayındırlık işleri sistemi; siyasi alanda, kırsal kesimde kamu gücünün ağalardan ve devlet yetkililerinden ve onların hizmetkârlarından, burjuvaziyi dışlayacak şekilde Köylü Konseylerinde örgütlenmiş köylü kitlelerine devredilmesi ve bu konseylerin yerel işlerin idaresinde gerçek özerkliğe sahip olması.

22. Burjuva rejimi devam ettiği sürece, küçük çiftçiler, farklı acil çıkarları olan iki kategoriye ayrılır: bir yanda, işledikleri toprağın zaten sahibi olanlar ve diğer yanda, onu sadece kiralayanlar, işleyenler, paylaşanlar vb. Kiralayanlar için acil program yeni bir toplumun yaratılmasından ibarettir. Kiralayanlar için acil program, mevcut tarım anlaşmalarının, kiranın, ortakçılığın vb. iyileştirilmesinden ve ürünün toprak sahibine para ya da ayni olarak ödenmesi gereken kısmının, bu rol tamamen ortadan kaldırılıncaya kadar, yani eski toprak sahibinin kamulaştırılmasına kadar giderek azaltılmasından oluşmaktadır. Hâlihazırda araziye serbestçe sahip olan birinci kategorinin yukarıda bahsedilen taleplerle doğrudan bir ilgisi yoktur: ancak, bu kategorinin üyeleri de genellikle mevcut mülklerini genişletme ihtiyacı duymakta ve bu nedenle de toprak sahiplerinin topraklarını işgal etmeye talip olmaktadır. Dahası, her ikisinin de kendilerini kır ve kent burjuvazisinin devlet yükleri, ağır krediler, sanayi ürünlerinin tekelci fiyat artışları vb. biçiminde uyguladığı sömürüye karşı savunmak gibi ortak çıkarları vardır. Bu iki kategori arasında böylesine dolaysız bir çıkar birliği olduğu ve çıkarları farklılaştığı ama çatışmadığı için, her ikisi de proleterler ve yarı-proleterlerden ayrı, ama onlarla birlikte aynı merkezi örgütün, gelecekteki Köylü Konseyi’nin çekirdeğinin parçası olan tek bir örgütte toplanabilir.

23. Küçük toprak sahiplerinin tipik örgütlenme biçimi, üretim, ıslah, makine, gübre vb. satın alma ve kullanma, ürün satma vb. kooperatifleridir.


VI. Orta Ölçekli Toprak Sahibi Çiftçiler

24. Bu kategori, toprağı doğrudan kendi kişisel emekleri ve ailelerinin emekleriyle işleyen, ancak normalde ücretli ek işgücü de kullanan toprak sahiplerinden oluşmaktadır. Kır proleterlerini ve yarı proleterleri sömürme olasılığını sürdürmekle ve tarımsal ürünlerin artışı üzerine spekülasyon yapmakla ilgilenen ve toprağın kendi kişisel emeklerinin olanaklarını açan kısmının kamulaştırılmasıyla tehdit edilen bu orta sınıf toprak sahipleri, proleter devrim tarafından ideolojik olarak fethedilemezler. Bu nedenle devrimci sendikal hareketin onları örgütlemekte hiçbir çıkarı yoktur; tam tersine, kurabilecekleri örgütleri engellemeli ve onlarla savaşmalı ve onlara karşı istihdam ettikleri ücretli işçilerin mücadelelerini tam olarak desteklemelidir ve iktidarın fethinden sonra, normal olarak onları Köylü Konseylerinden dışlayacaktır.
     Ancak bu kategorinin ya da en azından bir kısmının tarafsızlığını sağlamak imkânsız değildir. Bu kategoriye dâhil olanlar genellikle kapitalist değildir ve bu nedenle kapitalist rejimin korunmasında ve büyük sanayinin toplumsallaştırılmasına karşı çıkmakta hiçbir çıkarları yoktur. Proletarya diktatörlüğü, bir geçiş aşaması olarak, üretimin çıkarları gerektirdiğinde ya da ücretli işçilerle aralarında serbest bir anlaşma olduğunda, örneğin ücretlerin üründen bir paya dönüştürülmesi temelinde, toprağın kendi işleyebilecekleri kısmının tamamının ve hatta bazı durumlarda bu olasılığı aşan bir kısmının mülkiyetini onlar için koruyacaktır. Öte yandan, proletarya diktatörlüğü orta büyüklükteki toprak sahiplerine de küçük toprak sahiplerine sağladığı avantajları sağlayacaktır:
     a) Toprak vergisinin, özel borçların, sayımların, ipoteklerin, emlak kiralarının vb. kaldırılması.
     b) Proleter devletin tarımsal üretimi özel bir şekilde desteklemeye ve çiftçilerin daha kârlı tarım sistemleri kurmalarına yardımcı olmaya yönelik genel bir politikası vb.
     Bu nedenle, devrimci kırsal örgütler ile bu ortalama mülk sahibi çiftçiler arasında bir uzlaşma ve anlaşma politikası mümkündür ve hatta gereklidir.


VII. Toprak Sahiplerinin Mülkiyeti

25. Toprak sahipleri arasında, diğer yerleşimciler, kiracı çiftçiler, ortakçılar vb. tarafından işlenen toprağın ürününün bir kısmına el koymaktan başka bir şey yapmayanlara, proletarya diktatörlüğünün sunabileceği hiçbir şey yoktur. Eğer söz konusu olan kırda kişisel olarak en ufak bir çalışma yapmayan ama yine de kırdan asalakça gelir elde eden ağalar ve geniş toprakları kiralayıp sonra da köylülere kiralayan kapitalist spekülatörler ise, bunların toprakları kesinlikle tam olarak ve hiçbir tazminat ödenmeksizin kamulaştırılacaktır. Eğer toprağın işlenmesine bizzat katılırlarsa, toprağın sadece kendilerinin ve ailelerinin doğrudan emeğiyle işleyebildikleri kısmı kamulaştırmadan muaf tutulacak, bu da kamulaştırmaya ilk direniş ve isyan belirtisinde tamamlanacaktır.
     Dolayısıyla bu sınıf, kırsal kesimde Komünist Partisi’nin ve gelecekte proletarya diktatörlüğünün en şiddetli muhalifi olacaktır. Köylülerin devrimci örgütlerinin mücadelesi esas olarak buna karşı yönelecektir; ilk hedefleri ağaların ve köpeklerinin (çeteciler, tüccarlar, faşistler, beyaz muhafızlar ve benzerleri) silahsızlandırılması olacaktır; zaten silah sahibi olmaları gerçeğinden dolayı bundan başka seçenek yoktur.


VIII. Komünist Partisi’nin Tarım Şubesi

26. Kırsal kitleler arasında propaganda, ajitasyon ve örgütlenme çalışmalarında bulunmak ve aynı zamanda toprak işçilerinin mevcut yerel ve merkezi örgütlerinde komünist grupların oluşumu, bağlantısı ve faaliyeti için Kongre, Partinin Y.K.’sinde, Y.K.’nin bir veya daha fazla üyesinden ve Y.K. tarafından tarımsal ve örgütsel sorunlarda en büyük yetkinliğe sahip olanlar arasından seçilen diğer yoldaşlardan oluşan bir Tarım Şubesi kurulmasına karar verir.

27. Tarım Şubesi’nin çalışmaları, K.P. Sendika Komitesi ile sürekli temas ve işbirliği içinde yürütülecektir.

28. Tarım Şubesi, ulusal ve uluslararası kongrelerin kararları temelinde Parti Yürütme Komitesi tarafından hazırlanan siyasi ve örgütsel direktifleri pratik ve yerel bir şekilde uygulamaktan başka bir şey yapmayan bir yürütme organından ibarettir. Yürütme Komitesi’nden farklı bir yerde, tercihen Güney İtalya’da kurulabilir.

29. Başlıca işlevleri şunlar olacaktır:
     a) Köylüler arasındaki ajitasyon ve propaganda çalışmalarını, her tarım bölgesi için Parti’nin yerel örgütleri tarafından seçilen ve doğrudan Şube’ye bağlı olan Tarım Komiteleri’nin kurulması, propagandacıların gönderilmesi ve broşür ve gazetelerin dağıtılması yoluyla örgütlemek, birleştirmek ve disipline etmek (biri tarım proleterleri, diğeri küçük çiftçiler için olmak üzere haftalık ve iki haftalık iki gazete kurulması önerilmektedir).
     b) Hâlihazırda var olan kırsal örgütlerdeki komünist grupların çalışmalarını yönlendirmek ve birleştirmek, bu örgütlerin fethine yöneltmek.
     c) Kırsal işçi sınıfında bir bölünmeyi önlemek ve mevcut örgütlerdeki devrimci unsurların etkisini arttırmak. Böylece bu örgütlerin fethini kolaylaştırmak amacıyla, hala reformist ve karşı devrimci unsurlar tarafından yönetiliyor olsalar da, mevcut sınıf örgütlerine (Toprak İşçileri Federasyonu ve Kooperatifler Federasyonu) sistematik olarak katılmalarını sağlamak.
     d) K.P.’nin taktiklerini izleyen örgütler arasında en yakın yerel ve ulusal bağlantıyı sürdürmek.
     e) Partinin Y.K.’sinin iznine tabi olarak, yerel ve bölgesel karakterdeki ve muhtemelen tüm ülkenin tarımsal işçi kitlesini ilgilendiren mücadelelere ilişkin hükümler vermek.