Enternasyonal Komünist Partisi Bölünmez ve Değişmez Parti Tezleri Bütünü

Enternasyonal Komünist Partisi



İşçi Sınıfının Devrimci Partisinin Doğası, İşlevi ve Taktikleri


(Natura, funzione e tattica del partito rivoluzionario della classe operaia, 1945)



Partinin taktikleri meselesi temel bir önem taşımaktadır ve II. ve III. Enternasyonal’de eğilim ve istikamet ile ilgili anlaşmazlıkların tarihine bağlı olarak açıklanacaktır.

Doktrin ve program üzerinde hemfikir olan grupların, bu temelleri etkilemeksizin, geçici olaylarla ilgili olsa da, eylemde farklı yönleri destekleyebilmesi ve uygulayabilmesi anlamında, bu meseleyi doğası gereği ikincil veya türev olarak görmemeliyiz.

Partinin faaliyetleri ve doğasıyla ilgili sorular sormak, sosyal süreçleri kritik yorumlama alanından, bu süreçlerin aktif olarak meşgul bir güce etkisinin alanına geçişi gösterir. Bu değişim bütün Marksist sisteminin en hassas noktasıdır ve Marx "Filozoflar dünyayı farklı yönlerde yorumlamışlardır. Ama amaç onu değiştirmektir" ve "Eleştiri silahı, elbette silah tarafından eleştirinin yerini tutamaz" gibi gençlik cümleleriyle bunu çizmiştir.

Bu saf bilgiden aktif müdahaleye geçiş geleneksel ideolojilerin inananlarından tamamen değişik olan, diyalektik materyalist bir yönteme göre anlaşılmalıdır. Çok sıkça, Marksism teorik zemini, eylem ve savaşın sonuçlarını sabote etmek ve inkar etmek ve, zıt açıdan, proletarya partisinin temel prensiplerini reddettikten sonra onun çalışmalarına bağlı kalırmış gibi görünmek için sömürülmüştür. Bütün durumlarda bu sapma sınıf ve devrim karşıtı etkilerin sonucudur ve kendini, özlü olmak için oportünizm diyeceğimiz krizlerle ifade etmiştir.

Prensipler ve doktrin kendi başına, eylemden önce yıkmış ve belirlenmiş olan bir temel olarak var olmazlar; ikisi de paralel bir süreçte oluşurlar. Toplumsal groupların birbirlerinin materyal ilgileri mücadele etmelerine iter ve bu karşıt materyal ilgilerin yaptırdığı eylemlerden partinin karakteristik mirasına dönüşen bü teori doğar. Eğer bu ilgilerin dengesi, harekete geçme teşvikleri ve eylem için pratik direktifler değişirse, aynı şekilde partinin doktrininde de değişimler ve bozukluklar oluşur.

Bu doktrinin programatik bir yazı ve katı bir örgütsel ve disiplinel düzenleme yüzünden kutsal ve dokunulmaz olduğunu ve bu neden ile birinin farklı poliçeler kabul edebileceğini ve taktiksel faalıyet alanındaki farklı hareketlere itiraz edebileceğinin düşünülmesi, Marksist kriterleri kullanarak taktiksel eylemin nasıl seçileceğine karar vermek amacıyla çözülmesi gereken soruyu belirlemede hata olduğu anlamına gelir.

Determinist analize geri dönüyoruz. Sosyal olaylar, çeşitli ideolojilere, düşüncelere ve teorilere yol açacak şekilde kontrol edilemeyen güçler aracılığıyla mı ortaya çıkıyor, yoksa insanların bilinçli dilekleriyle değiştirilebilir mi? Bu soru ile proleter partinin kendi yöntemi kullanılarak başa çıkılmıştır. Bu yöntem geleneksel düşünceyi radikal bir şekilde kenara atar, çünkü her zaman bu düşünce yanlız, yalıtık kişiye bakar ve birey için problemi çözdüğünü iddia edip bu çözümden bütün toplum için bir çözüm çıkarır. Halbuki, bu meseleyi bireyden, topluluğa yönlendirmek gerekir. "Kolektiflik", başka bir metafizik soyutlama açısından toplum, bütün bireylerin toplamı olarak anlaşılır, halbuki, Marksist anlamında, belirli tarihsel bir durumda, sosyal ilişkilerinin vasıtasıyla, yani ekonomide ve üretimdeki yerlerine göre, paralel ilgileri olan, toplumda somut bir şekilde belirlenmiş grupların toplamı olarak anlaşılmalıdır.

Tarihin sunduğu muhtelif sınıflar için, yaşadıkları kesin durumu anlama ve bu durum üzerine belirli bir etki edebilme yeteneğinin problemi her zaman aynı, genel bir şekilde çözülmez. Her tarihsel sınıfın kendi partisi, kendi düşünce ve propaganda sistemi olmuştu; hepsi aynı kesinlikte olayları yorumlayabildiklerini ve onları az çok, tam belirsiz bir amaca doğru yöneltebileceklerini iddia etmişlerdir. Marksizmin bütün bu yaklaşımlar için bir eleştirisi ve açıklaması vardır, ve bu ideolojik genellemelerin, kavgalı olan sınıfların koşullarının, düşünce olarak ifadesi olduğunu gösterir.

Motoru maddi ilgi olan, ana karakterleri sınıf partileri ve devlet organizmaları içerisindeki sosyal gruplar olan, ve dış görünüşü politik ve felsefi düşünceleri olan devamlı değişimde, proleter sınıf gelişimine gerekli sosyal koşullar ortaya çıktıktan sonra, hem tarihsel hareketin tamamının yüzeysel olmayan bir yorumlamasına sahip olarak, hem de politik ve sosyal mücadeledeki eylemlerinin, tarihsel hareket üzerindeki gerçek etkisi ile kendini yeni ve üstün yetenekler ile ortaya koyar.

Bu diğer temel kavram, Marksistler tarafından şu klasik ve dikkate değer sözlerle ortaya konmuştur: "Proleteryan devrimi ile, insanlık, tarih öncesi cağından çıkar" ve "Sosyalist devrim, zorunluluk dünyasından özgürlük dünyasına geçişi oluşturur".

Eğer bir sınıf ve taraftarları tarihi görevlerinin bilincindeyse ve bu teorik bilinçten görevi genel bir iyileştime sağlayacak bir görüşle uygulamak için gerekli gücü türettiyse ya da mücadeleye, başarıya ya da faciaya daha yüksek ya da bilinmeyen güçler tarafından itildiyse, o zaman hadise, banal geleneksel terimlerle insanoğlunun iradesinin hür mü yoksa dış etkenler tarafından mı belirlendiği sorusunu sormak değildir. İlk önce sınıfların ve partilerin ne olduğunu, üretim ve devlet gücü alanlarına bağlantılarının ne olduğunu, tarihsel olarak hangi patikanın önceden izlendiğini ve, kritik analizin sonuçlarına göre, hangi patikaların izleneceğini sormaktır.

Dini düşünce okullarının doktrinine göre bu olayların nedeni, insanın dışında, her şeye karar vermiş ve bireye, ahirette hakkında hesap vermesi gereken, uygun bulduğu kadar hareket özgürlüğü vermiş olan Tanrıdır. Marksist sosyal analizin irade ve determinizm ile ilgili bu tür çözümleri reddettiği iyi bilinir.

Burjuva felsefesinin aydınlanmış eleştiri iddiası ve vahiye dayanan bütün keyfi öncülleri elediği yanılsaması ile önerdiği çözüm eşit derecede aldatıcıdır, çünkü eylem problemi her zaman özne ve nesnenin ilişkisine indirgenir, ve hem eski hem yeni idealist sistemlerin çıkış noktası bireylerde aranır, bu "ben"in içinde ise, sonradan bu "ben"in doğal ve sosyal çevresi üzerindeki müdahalesine dönüşen, tam olarak onun düşünce mekanizmaları yer alır. Bundan burjuva sisteminin asıl politik ve yasal yalanı gelir, bu yalan da insanın hür olduğunu ve, bir vatandaş olarak, kendi aklında doğan ve kendi ilgisinde olan fikirlerle göre ulusu yönetme hakkı olduğudur.

Eğer bütün üstün etkileri ve bütün kutsal vahiyleri atmışsa, Marksist tarihin ve insan eyleminin yorumlanması burjuva özgürlük şeması ve bireysel iradeyi de aynı kesinlikle devirmelidir. Bireyin gerekleri ve ilgilerinin eylemlerini açıkladığını ve onun düşüncelerinin bir sürü karmaşık etkinin sonucu olduğunu gösterir.

Metafizik kavramları ve "ben"in iradesinden sonra bilimsel bir kavram olan teorik bilince ve sınıf partinin tarihsel politik aksiyonlarına geçince problem kendini açık bir şekilde ortaya konulmuş olur ve onun çözümünü ele alabiliriz.

Bu çözümün, modern proleter hareketi ve partisi için özgün bir etkisi vardır çünkü ilk defa bir sosyal sınıf sadece üretici güçlerin gelişimini durduran, eski siyasi ve yasal düzeni yıkma isteği tarafından sürülmez (zira devrimci bir görev önceki sınıflarda da vardı), ve ilk defa bu mücadeleyi yeni bir egemen sınıf kurmak için değil, bir sınıfın diğerine yaptığı ekonomik baskı ve sömürüyü ortadan kaldıracak üretim ilişkileri kurmak için verir.

Bu yüzden, proletarya, elinin altında üstün tarihsel netlik, toplumu yönlendirmekte önce gelen sınıflardan, olayların üstünde çok daha fazla bir etki sahibidir.

Bu proleter sınıf partisinin tarihsel tavrı ve yeni yeteneği, proleter hareketinin karşılatığı tarihsel olaylar dizisi içinde tezahürünün karmaşık süreci boyunca takip edilmelidir.

II. Enternasyonal’deki burjuva devlet ile savaş ve barışta birlikte çalışarak oportünizme yol açan reformculuk, burjuvanın 19. yüzyıldaki ilerici ve barışçıl döneminin proleteryatın üstündeki etkisinin tezahürüdür. Zamanında, kapitalizmin büyümesi, Marx’ın klasik şemasında gösterdiği gibi, sınıf mücadelesini durdurulmaz bir şekilde ciddileştirecek ve proletaryanın ekonomik olarak sefillestirilmesine neden olacak gibi görünmüyordu. Kapitalist dünyanın sınırları, şiddetli krizler olmadan, genişler, çalışan sınıfının yaşam standartlarının burjuva sisteminin içinde gelişecek gibi görünüyordu. Teorik olarak, reformcular kapitalist bir ekonomiden proleter bir ekonomiye, çatışma olmadan geçecek bir evrim şeması açıklamışlardı; pratik olarak, ve teori ile tutarlı olarak, proleter parti, günden güne kısmi ilerlemeler kazanarak olumlu bir etki yapabileceğini, günlük sendika, kooperatif, idari ve yaşama aktiviteleriyle her gün küçük gelişmeler sağlayabileceğini, ve bunun gelecek sosyalist sistemin çekirdeğini genişletip, sonradan bütününü ona değiştirebileceğini ifade ediyordu.

Partinin görevinin düşüncesi, her şeyi son bir amaca ulaşmak için son bir çabaya bağlı bir fikir değil, ama gittikçe daha gönüllülüğe bağlı ve pragmatik bir düşünceye dönüşmesiydi, gündelik işin katı ve belirleyici olduğu ve devrimci mücadelenin gelecekte başarılı olacağını pasif şekilde beklemenin karşıtı olacağı anlamına geliyordu.

Yeni burjuva felsefelerine beyan edilmiş bağlılık açısından, kendiliğindenci sendikalist okuldan da bahsetmek gerekir. Açık sınıf mücadelesi ve reformcular sosyalizme geçmek için kullanmak istedikleri aşırı burjuva devlet mekanizmalarını yok etme ile ilgili konuşsalar bile, gerçekte, mücadeleyi ve sosyal dönüşümü yerelleştirerek, sendikacılar proletaryanın kapitalist dünyanın adalarında başarılı pozisyonlar belirleyebileceğine inanıyor. Aksiyon için katı ve analitik hazırlık adına sınıf hareketinin uluslararası ve tarihsel birliliğinin üretken ekonominin unsurları içindeki konumsal kazançlar dizilerine ayrıldığı, Ordine Nuovo (Yeni Düzen) İtalyan hareketi tarafından öne sürülmüş fabrika konseyleri teorisi aslında sendikacı kavrayışın türetimiydi.

Kademeli revizyonizme dönersek, kısmi ve günlük başarılar ön plana çıkarken, partinin aksiyonlarının azami programatik gerçekleştirilmesi arka plana alındıkça, iyi bilinen taktikler, alenen savunulan, proleterya partisinin kısmi isteklerini ve reformlarını desteklemeye razı partilerle koalisyon kurmaya dönüştü.

O zaman bile bu yaklaşıma büyük bir karşıtlık vardı: anın gerçekliğinden çıkan özel problemlerin üzerine politik dünyanın ikiye ayrıldığı bir cephede partinin diğer örgütler ile olan ittifakının partiyi bozduğu, teorik berraklığını bulandırdığı, teşkilatı zayıflattığı ve proleter kitlelerin iktidarı fethinin devrimci evresinde verdiği mücadeleyi düzgün planlama yeteneğini engellediğidir.

Politik mücadelenin doğası nedeniyle grupların eylemlerini bu geçici amaç etrafında kutuplaştıran ve bütün programatik propagandayı ve bütün geleneksel prensipler ile bağlı mantığı ezen, bir soru için karşılıklı cevapları tarafından ayrılan farklı kamplarda olan iki gücün müttefiği, direkt olarak uğruna savaştıları talepleri yansıtan militan gruplar arasındaki yönelimi belirler.

Görünüşe göre, klasik çağların sosyalistlerine göre barışcıl olan partinin görevi, özel problemler üzerine yaptığı müdahaleler ile, programatik şeklinin muhafaza edilmesi ile olası zaferleri ve proleteryan sınıfının genel ve nihai amacına doğru mücadelesinin arazisinde hareket edebilme yeteneği arasında ara bulmasıdır. Gerçekte, reformcu uygulamalar sadece proleter sınıfını devrimci hazırlığını unutturmadı ama azami amaçlar ile ilgili endişelenmeye gerek kalmadığını, Marksizm tarafından tahmin edilen devrimci krizin de ütopyaya indirgediğini ve asıl önemli olanın günlük kazançlar olduğunu beyan ederek, hareketin liderlerinin ve teorisyenlerinin onu savmalarına yol açtı. Reformcuların ve sendikacıların ortak şiarı şuydu: "amaç hiçbir şeydir, hareket her şeydir".

Bu yöntemdeki kriz, kendini savaş ile güçlü bir şekilde gösteriyor. Küçük bir kısmı kitlelerin ekonomik yaşam standartlarının bariz gelişimi için teslim edilen, burjuvanın birikmiş olan, toplam kaynakları savaşın fırınına atılmıştı, ve hem reformcu gelişimlerin sonuçları ekonomik krizde buhar olmasıyla, hem de milyonlarca proleter yaşamlarının kurban edilmesinden, bu kapitalist yönetimin zamanla artan tahammül edilebilirliği ile ilgili tarihsel algıyı tamamen yok etmiştir. Aynı zamanda, sosyalist hareketin sağlıklı kısmı, bu şiddetli kapitalist baskı altında, proleter grupların, işbirliği konumundan burjuva sistemin yıkılması olan temel sorunu üzerine açık genel mücadele konumuna geri geçireceğini düşünürken, tam aksine, bu kriz, neredeyse her uluslararası proleter örgütün başarısızlığını getirdi.

Sınıfın azami amacının unutulup proleterler tarafından anlaşılmaz olduğunu görerek, yıllarca yapılan reformcu calışmalarda meydana gelen, ajitasyon cephesinin ve acil eylemin ertelenmesi, kendini ölümcül bir zayıflık olarak belli etmiştir. Ülkeye göre birbirlerine karşı iki koalisyonda olan dizi partileri kabul edilmesi ve olasılığın en çeşitli tür sloganlar kullanılması (Daha fazla örgütlenme özgürlüğü, oy hakkının genişletilmesi, bazı ekonomik sektörlerin millileştirilmesi vs. vs.) egemen sınıf tarafından bolca kullanılmış ve kötü sonuçlara yol açmış, sosyal-yurtsever yozlaşmayı temsil eden bu politik formasyonların proleteryatın liderliğinde oluşumunu teşvik etmişlerdir.

Zekice, güçlü ve büyük örgütleri ile 2. Enternasyonal’in büyük partilerinin sınıfçı olmayan propaganda iddialarının popülaritesini kullanarak politik hazırlıklarını saptırmanın kolay olduğu kanıtlandı, proleteryanın ilgisinin, hatta sosyalizme yolunun aynı zamanda Alman medeniyetinin feodal ve teokratik Çarcılığa karşı veya Batı demokrasisini Tütonik militarizme karşı korumaktan geçtiği iddia edildi.

İşçi hareketinin 2. Enternasyonal’in ihanetine karşılığı, Rus devrimi tarafından 3. Enternasyonal’in kuruluşuydu. Ama söylenmelidir ki, yeni Enternasyonal’in, doktrinsel prensipler, teorik yaklaşım ve devlet gücü olan temel soruna nazaran devrimci değerlerin restorasyonu şahane ve tam kapsamlıydı ise, örgütsel düzenleri ve kendi ve kendi üye partilerinin taktilerine yaklaşımı o karar kapsamlı değildi.

Ancak, sadece onun tam Marksist prensiplerinin terk edilmesine nazaran değil, ama aynı zamanda onların burjuva devletlerle ve partilerle koalisyon ve işbirliği taktiği ile ilgili 2. Enternasyonal oportünizminin eleştirisi, kapsamlı ve kesindi.

Eski sosyalist partiler tarafından tarafından benimsenen bağımlı ve koşula bağlı çizgi burjuva kurumlarına ve iktidarına karşı toptan saldırı için hazırlanmaktan vazgeçmesi karşılığında çalışanların küçük avantajlar ve materyal gelişim garanti edilmesine değil, ama, hem minimum hem de maksimum sonucu riske atarak daha kötü bir duruma, proleter örgütler, enerjisi, mücadeleciliği ve proleter bireyleri ve canları kendi sınıfının sosyal ve politik amaçlarına ulaşmak için değil ama kapitalist emperyalizmi sağlamlaştırmak için kullanıldığı bir duruma yol açtı. Savaş yoluyla, hakim sınıf, bütün bir tarihsel dönem için üretken mekanizmasında doğuştan var olan çelişki tehdidinin üzerinden gelmiştir, ve savaş yüzünden ortaya çıkan politik krizi ve sonuçlarıyla, karşıt sınıfın politik ve ticari sendika formasyonlarını ulusal koalisyon politikası ile kendi iradesine boyun eğdirerek başetmiştir.

Bu, Leninist eleştiriye göre, proleter sınıf partisinin burjuva anayurdu ya da burjuva özgürlük kurumlarını tehlikeden korumak değil, doruk noktası burjuva devletinin yıkarak tam siyasi iktidar fethi olan, çalışanların güçlerini hareketin tarihsel düşünce hattının üzerine çizili kalmasını sağlama rolünün ve işlevinin saptırılmasında büyük önem taşıyordu.

Öznel durumun devrim için olumsuz gibi göründüğü zaman ama nesnel durumun, burjuva dünyasında tam gelişmiş bir krizin varoluşu nedeniyle olumlu olduğu, savaş sonrası döneminde devrimci enternasyonalin ana kusurlarını hızlı bir yeniden örgütlenme ile onarmak meselesiydi.

Harika komünist direktiflerinin yeniden ışığa çıkmasını sağlayan Rusya’daki ilk devrimci işçi galibiyetinin muhteşem tarihsel başarıları bu süreci egemen olmuştur ve bu başka bir şekilde de olamazdı. Ama, diğer ülkelerde savaş oportünizmine karşı olan sosyalist grupların birleşimi olan diğer komünist partilerin taktiklerinin, 1917’nin Şubatından Kasımına kadar süren iktidarı fethetme döneminde, Bolşevik partisi tarafından başarılı bir şekilde uygulamış olan taktiklerin doğrudan bir taklidi olmasını istemişlerdi.

Bu poliçenin uygulanması anında Enternasyonal’in taktiksel yöntemleri ile ilgili, ve özellikle, kitleler arasındaki geleneksel etkilerini komünistlerin yararına kaydırmak için bu partilerin yöntemlerinin yetersizliğini göstermek amacıyla diğer proleteryan ve sosyalist partilere ortak ajitasyon ve eylem için sık sık gönderilen davetlerden oluşan Birleşik Cephe diye bilinen politika ile ilgili tartışma başlatmıştır.

Ama, İtalyan Solunun ve diğer muhalefet gruplarının dürüst ve açık uyarılarına rağmen, Enternasyonal’in liderleri, devrimci organizasyonları, amansız bir muhalefetle ayrıldıkları aşırı sosyal-demokratik, sosyal-yurtsever ve oportünist örgütlerin yanına zorlayınca, bu taktiğin sunduğu avantajları imkansız yaparak sadece kitlelerin yönünü şaşırtmaz, ama ayrıca - ve halen daha ciddi - devrimci partilerin kendilerini bile kirletir. Doğrudur ki devrimci parti tarihin en iyi ve en az kısıtlanmış etmenidir, ama aynı derecede hiç bir zaman onun sonucu olmaktan çıkmaz; sosyal güçlerde değişim olduğunda dönüşüme tabii tutulur. Taktik sorusu nereye doğrultulursa doğrultulsun aynı kalan bir silahın kasıtlı kullanımı olarak düşünülmemelidir; partinin taktikleri kendisini etkiler ve değiştirir eder. Önceki dogmalar adına hiçbir taktiğin kınanmaması gerektiği doğruysa, eşit ölçüde her taktik şöyle bir soru ışığında analiz edilmeli ve tartışılmalıdır: kitleler arasında parti için daha büyük bir etki olasılığı için, partinin karakterini ve bu kitleleri nihai amaca ulaştırma kapasitesini riske atabilir mi?

Birleşik Cephe taktiğinin Üçüncü Enternasyonal tarafından benimsenmesi, aslında, Komünist Enternasyonal’in de İkinci Enternasyonal’i tasfiye ve yenilgiye götüren oportünizme giden aynı yolda olduğunu gösterdi. Oportünizmin taktiklerinin özelliği, nihai, tam zaferin kısmi ve koşullu kazançlara feda edilmesidir; Birleşik Cephe de kendini bu şekilde ortaya attığında, proletaryaya belirli anlık ve kısmi avantajlar (partinin kitleler üzerindeki etkisinin artması ve maddi koşullarını kademeli olarak iyileştirme ve kazanılan avantajları sürdürme mücadelesinde daha fazla proleter bütünlüğü) sağlayacağı varsayılan olası eylemler lehine nihai, tam zaferin (sınıf partisinin devrimci kapasitesi) birincil, vazgeçilmez garantisini feda etti.

Nesnel olarak devrimci görünen, Birinci Dünya Savaşından sonraki zaman diliminde, tamamen haksız olmayan, büyük kaptialist ülkelerde güç kazanma potansiyeli olan genel bir Avrupalı hareketi çıktığında habersiz ve topluluk arasında az etki ile yakalanabilecekleri olasılığı kaygısı tarafından Enternasyonal’in liderliği harekete geçirilmişti. Kapitalist dünyanın hızlı yıkılışı Leninist Enternasyonal için o kadar önemliydi ki, bugün, daha büyük kitleleri Avrupalı devrim için mücadeleye yönlendirme umuduyla, gerçekten komünist partisi olmayan hareketleri kabul etmek içim nasıl kabul kriterlerini rahatlattıklarını ve, Birleşmiş Cephe’nin esnek taktikleri ile, nasıl devrim ve muhafazakarlık arasında gidip gelen partilerin hiyerarşilerinin arkasında olan kitleler ile ilişkide kalmaya çalıştıklarını anlayabiliyoruz.

Eğer elverişli olasılık gerçekten olsaydı, Rusya’daki ilk proleter gücün politikasına ve ekonomisine etkisi o kadar önemli olurdu ki, komünist hareketin ulusal ve uluslararası organizasyonunun hızlı toparlanması mümkün olurdu.

Ama daha az elverişli olan olasılık gerçekleştiği için -kapitalizmin az çok tam toparlanması- devrimci proletarya yine mücadele etmeye başlamalı ve politik yaklaşımını ve yapısal ve örgütsel homojenliğini feda etmiş olan ve şimdi yeni oportünist yozlaşmalara karşı savunmasız bir hareket ile ilerlemek durumunda kalmıştı.

Üçüncü Enternasyonal’in kapısını yeni, daha ölümcül oportünist dalgasına açan hata sadece proletaryanın devrimci olma olasılığının yanlış hesaplanmasından ibaret değildi; Çok, çok daha gelişmiş Burjuva, kapitalist toplumlarına uygulanmayarak Rus Bolşevizminin deneyimlerini ve yöntemlerini genelleme isteğiyle tutarlı bir tarihsel yaklaşım ve yorum hatası da söz konusuydu. Şubat 1917’den önce, Rusya kapitalist üretici güçlerin eskimiş üretim ilişkileri tarafından zaptedildiği feodal bir devletti. 1789’daki Fransa’nın ve 1848’deki Almanya’nın durumuna benzeşen bu durumda, Çarlık yenildikten sonra burjuva kapitalist rejimin kuruluşundan kaçınılması imkansız gibi görünse de, proletaryanın Çarlığa karşı mücadele etmesi gerektiği açıktı; ve bunun sonucu olarak Bolşevik partisinin diğer politik gruplar ile ilişkiye girmesinin kaçınılmazlığı da aynı derecede açıktı, Çarlığa karşı mücadele nedeninden ilişki zorunluydu. 1917’nin Şubat ve Ekimi arasında Bolşevik partisi, çok daha iddialı bir plana elveren nesnel bir durum ile karşılaşmıştır: Çarlığın yıkılışının üstüne proleter devrimci zaferi aşılama. Sonuç olarak, Çarlığın gerici destekliyicilerinden Sosyalist devrimcilere ve Menşeviklere uzanan bütün diğer politik formasyonlara karşı acımasız bir mücadele yaklaşımını benimsedi ve taktiksel tutumları daha katı hale geldi. Ve yine de mutlakiyetçi ve teokratik mutlakiyetçiliğin restorasyonunun gerçek olasılığından hala korkulasıydı, ve burjuvazi tarafından kontrol edilen ya da etkilenen siyasal ve devlet oluşumlarının aşırı derecede akışkan ve istikrarsız bir durumda, özerk proleter güçleri çekme ve emme konusunda hâlâ herhangi bir sağlamlık ya da kapasiteden yoksun olması gerçeği vardı. Bu, Kornilov olayında olduğu gibi, Bolşevik partiyi, proleter taraftarları olan diğer örgütlerle geçici temas ve anlaşmalara olan ihtiyacı kabul edebilecek bir konuma getirdi.

Kornilov’a karşı Birleşmiş Cepheyi uygulayarak Bolşevik partisi gerici feodal restorasyona karşı mücadele ediyordu. Dahası Bolşevikler ne Menşeviklerin ve Sosyalist devrimci örgütlerinin daha organize olması ile ilgili endişelenmesine gerek kalmamıştı, aksi taktirde bu onların parti üzerinde etkili olmalarını sağlayabilirdi, ne de devlet iktidarının sağlamlık ve tutarlılık düzeyinin, Bolşeviklerle olası ittifaktan daha sonra onları aleyhine çevirerek, ikincisinin herhangi bir avantaj elde etmesine izin verecek düzeyde olduğundan endişelenmiyordu.

Burjuva toplumun daha gelişmiş olduğu ülkelerdeki koşullar ve güçlerin ilişkisi tamamen farklıydı. Bu ülkelerde, feodalizmin gerici bir restorasyonu olma ihtimali artık yoktu (şimdiki zamanda bu daha da doğru!), ve bu yüzden diğer partilerle olası birleşik eylem için amaç tamamen eksikti. Dahası bu ülkelerde devlet gücü ve burjuva grupları iktidarda o kadar yerleşik ki ve onu kullanmaya o kadar alışkınlardı ki Proletaryanın özerk örgütlerinin, Birleşik Cephe taktiği aracılığıyla onlarla sık ve yakın temasa geçmeleri durumunda, neredeyse kaçınılmaz olarak etkilenecekleri ve aşamalı olarak onlar tarafından emilecekleri makul olarak öngörülebilir.

Komünist Enternasyonal, koşullardaki bu derin farklılığı görmezden geldikten ve Bolşeviklerin taktik yöntemlerini gelişmiş ülkelere, Rusya’daki yeni doğmakta olan burjuva rejimin durumuna göre uyarlanan taktikleri uygulamayı seçtikten sonra, bir felaketten diğerine geçecekti ve sonunda onun utanç verici tasfiyesine yol açar.

Birleşik Cephe taktiği Devlet sorununda, burjuva devlet mekanizmasını şiddetle yok etmek zorunda kalmadan normal parlamenter yöntemlerle iktidara gelebilen komünist ve sosyal-demokrat temsilcilerin bir karışımından oluşan işçi hükümetlerinin kurulmasını destekleyerek partinin programatik sloganlarından sapan sloganlar başlatma derecesine kadar uzatılmıştır. Bu "’İşçi Hükümeti" sloganı Komunist Enternasyonal’in 5. Kongresinde Birleşik Cephe taktiğinin doğal ve mantıksal sonucu olarak sunulmuştur, ve sonradan Alman proletaryası ve onun komünist partisi için ağır bir yenilgiyle sonuçlanarak Almanya’da uygulanmıştır.

Enternasyonal’in 4. Kongre’den sonra açık ve kademeli yozlaşması ile, Birleşik Cephe sloganı sadece komünist olmayan, hatta proleter olmayan partilerle seçim blokları oluşturma, halk cepheler yaratma, burjuva devletleri destekleme sapkın taktiğini tanıtmaya hizmet etti, başka bir deyişle - ve burası en güncel problemin çıktığı yerdir - Burjuva faşist karşı-saldırısının iktidar tekelini elde ettiği durumlarda, kendi özel amaçları için mücadeleyi bastıran işçi partisinin, burjuva totaliter rejimlerle mücadele etmek ve yerine faşizme karşı olan tüm burjuva ve proleter partilerin koalisyon hükümetlerini kurmak amacıyla sadece proleter değil, ama aynı zamanda burjuva ve liberal partilerini kucaklayan bir anti-faşist koalisyonun sol kanadını oluşturmak zorunda kalmış olduğunu ilan etme taktiği. Proleter sınıfın Birleşik Cephesi’nden başlayarak, böylelikle burjuva ve proleter, zalim ve mazlum, sömüren ve sömürülen tüm sınıfların ulusal birliğine ulaşıyoruz. İlan edilmiş ön koşulu komünist ve devrimci örgütlerin mutlak özerkliğine sahip olmak olan tartışmalı ve koşullu bir taktik hareketten başlayarak, bu özerkliğin etkili bir şekilde tasfiye edilmesine ve sadece Bolşevik devrimci uzlaşmazlığın değil, bizzat Marksist sınıf kavramının da yadsınmasına varıyoruz.

Bu kademeli gelişme bir yandan Enternasyonal’in ilk kongrelerinin taktik tezleriyle ve Lenin tarafından Sol-kanat Komünizm: Bir Çocukluk Hastalığı’nda desteklenen klasik çözümlerle karşılıksız bir tezat oluşturuyor ve aynı zamanda Enternasyonal’in 20 yılı aşkın yaşam deneyiminden sonra, anti-kapitalist devrimci mücadelenin ters olaylar dizisine paralel olarak, ilk amaçtan çok büyük sapmanın partinin taktik görevlerinin başlangıçta yetersiz formülasyonundan sonuçlandığını iddia edebiliriz.

Günümüz tartışmalarının metinlerindeki temel argümanların bütünlüğünü hatırlamadan, aşırı esnek ve aşırı manipüle edilmiş taktiklerin bilançosunun sadece olumsuz sonuçlara sahip olmadığı sonucuna varmak mümkündür.

Komintern önderliğindeki komünist partiler defalarca ve tüm ülkelerde Birleşik Cephe manevralarıyla durumları devrimci bir şekilde kullanmaya çalıştılar ve ardından burjuva sağın sözde zaferine sol blok taktiğiyle karşı çıktılar. Bu taktik yalnızca açık yenilgilere neden oldu. Almanya’dan Fransa’ya, Çin’e ve İspanya’ya denenen koalisyon sadece kitleleri oportünist partilerden ve burjuva ya da küçük burjuva etkisinden devrimci ve komünist etkiye taşımada başarısız olmadı, aynı zamanda anti-komünistlerin yararına ters oyunun başarısına da yol açtı. Komünist partiler, koalisyonlar çöktüğünde ya eski müttefiklerinin acımasız gerici saldırılarının hedefi oldular, onlara tek başlarına mücadele etme girişimlerinde en ağır yenilgileri getirdiler, ya da oportünist partilerden pratik olarak ayırt edilemez olacak kadar koalisyonların içine çekilip yozlaştılar.

Doğrudur ki, 1928 ila 1934 arasında Komintern’in özerk pozisyonlar ve bağımsız mücadele sloganına geri döndüğü, aniden burjuva solcu ve sosyal demokrat akımlara karşı polemik ve muhalefet cephesine döndüğü aşama yaşanmıştır. Ancak bu kaba taktiksel volte, yalnızca komünist partilerdeki en mutlak yönelim bozukluğunu yarattı ve proletaryaya karşı faşist karşı-saldırının veya burjuva koalisyonlarının ortak eylemlerinin yok edilmesinde tek bir tarihsel başarı sunmadı.

Bu başarısızlıkların nedeni, komünist örgütün çeşitli olasılıklara tamamen hazırlıksız yakalanmasıyla birlikte, partilere ve yapılarına beklenmedik sürprizler gibi arka arkaya taktik sloganların yağdığı gerçeğinde bulunur. Çeşitli durumları ve davranışları tahmin etseler bile partinin taktiksel planları, aksine, liderlik çevrelerinin ezoterik tekeli olamaz ve olmamalıdır; onlar teori ile, militantların politik bilinçleri ile, hareketin gelenekleri ile koordine edilmeli ve kesinlikle tutarlı olmalıdır ve partinin içinde öyle yayılmalıdır ki her zaman önceden hazırlıklı ve mücadele sırasında partinin üniter yapısının olumlu ve olumsuz olaylara nasıl tepki vereceğini tahmin edebilmelidir. Daha fazla ve farklı şeyler beklemek partiden ve taktiksel dümenine öngörülemeyen vuruşlardan harap olmayacağına inanmak daha tam ve daha devrimci bir parti anlayışına sahip olmak anlamına gelmez, ama, tarihsel gerçekler tarafından kanıtlanmış olduğu gibi, açıkça oportünizm tarafından tanımlanan ve, ya devrimci partiyi burjuva siyasetinin bozguncu etkisi altında çözülmeye ve yıkıma götüren ya da baskı karşısında kendini daha savunmasız ve silahsız bulmasına neden olan klasik süreci temsil eder.

Toplumdaki gelişme düzeyi ve olayların seyri proletaryayı burjuvazinin ara sıra ihtiyaç duyduğu sahte devrimlerden oluşan kendine ait olmayan amaçlara hizmet etmeye yönelttiğinde, kazanan her zaman oportünizmdir; sınıf partisi krize düşer, yönü burjuva etkilerine geçer ve proleter yolun düzelmesi, eski partilerden ayrılma, yeni çekirdeklerin oluşumu ve proleter siyasi örgütün ulusal ve uluslararası yeniden inşası dışında gerçekleşemez.

Sonuç olarak, uluslararası proleter partinin tüm ülkelerde yeniden yapılanmaya ulaşarak uygulayacağı taktiğin aşağıdaki direktiflere dayanması gerekecektir.

Oportünist krizlerin ve solcu Marksistlerin İkinci Enternasyonal’in revizyonistlerine karşı ve Üçüncü Enternasyonal’in kademeli sapmalarına karşı verilen mücadelenin pratik tecrübesi, parti yalnızca resmi olarak da olsa oportünist siyasi hareketler tarafından kabul edilebilir tutumlar ve sloganlar içeren bir taktik uygularsa, partinin programını, siyasi geleneğini ve örgüt sağlamlığını olduğu gibi koruyamayacağını göstermiştir.

Benzer şekilde, her belirsizliğin ve ideolojik hoşgörünün oportünist bir taktik ve eylemde yansıması vardır.

Bu nedenle, ilan edilmiş düşmanlarda olsa ya da sözde akraba ruhlar hatta ve hatta yandaşlarını işçi sınıfı saflarından aldığını iddia edenlerden bile, parti kendini ayrıştırır, çünkü onun politik partiği geleneksel olarak birkaç partide ortak olan varsayımlar ve sloganlar temelinde oluşturulan manevralar, ittifaklar ve blokları reddeder.

Bu parti pozisyonu, esasen tarihsel bir değere sahiptir ve onu taktiksel alanda diğerlerinden ayırır, tıpkı kapitalist toplumun şu anda içinden geçtiği döneme ilişkin orijinal vizyonu gibi.

Devrimci sınıf partisi, liberalizm ve demokrasinin ekonomik, sosyal ve politik önermelerinin bugün tarih karşıtı, yanıltıcı ve gerici olduğunu ve dünyada büyük ülkelerde liberal organizasyonların yok olduğunu ve yerine daha modern bir faşist sisteme yer verdiğini tek anlayandır.

Aksine, kapitalist sınıfın daha liberal döngüsünü daha başlatmadığı, hala eski feodal gücü devirmesi gerektiği, ya da bazı önemli ülkelerde dikkate değer aşamalardan ve genişleme aşamalarından geçmek zorunda olduğu, ekonomik süreçte laissez-faire ve devlette demokratik olduğu süreçte Komünistlerin birinci durumda, açık bir şekilde devrimci, hukuk karşıtı ve silahlı mücadele için örgütlenmiş partilerle ve ikincisinde, kapitalist rejimin hızlanmasına olanak tanıyan yararlı ve kapitalist sistemin kendi çöküşüne yol açan döngüyü hızlandırmasına izin veren gerçekten "ilerici" koşulları temin eden bir rol oynayan partilerle partilerle geçici bir ittifakı anlaşılır ve kabul edilebilirdi.

Bir tarihsel dönemden diğerine geçişe karşılık gelen komünist taktiklerdeki bu değişim, ne yerel ve ulusal bir vaka çalışmasına indirgenebilir, ne de Kapitalizmin tarihsel evriminin şüphesiz sunduğu karmaşık belirsizliklerin analizinde, Lenin’in Bir Adım İleri, İki Adım Geri’de karşı çıktığı uygulamayla sonuçlanmadan dağılabilir.

Proleter partisinin siyaseti, her şeyden önce, programı ilk kez formüle edildiğinden ve etkin örgütlenmesine olan tarihsel ihtiyaç ilk ortaya çıktığından beri uluslararası olmuştur (ve bu onu diğerlerinden ayırmaktadır). Manifesto’nun da belirttiği gibi, mevcut toplumsal ve siyasal düzene karşı her yerde her devrimci hareketi destekleyen komünistler, mülkiyet sorununun yanı sıra, tüm proletaryanın herhangi bir milliyetten bağımsız ortak çıkarlarını ortaya koyuyor ve ileri sürüyorlardır.

Ve, Stalinizm tarafından bozulana kadar komünistlerin devrimci stratejisi hareketin tüm kaynaklarını bu amaca seferber ederek, en iyi fırsatların ortaya çıktığı ülkede burjuva cephesinde atılımı gerçekleştirmeyi amaçlayan uluslararası bir taktiğe ilham vermiştir.

Sonuç olarak, eski rejimlere karşı isyan ittifaklarının taktiği, kapitalist olmayan karakterdeki son büyük devlet ve askeri aygıtı ortadan kaldıran büyük Rus devrimi olayıyla tarihsel olarak sona ermiştir.

Bu aşamadan sonra, taktik bloklar olasılığı, hatta teorik olarak, uluslararası devrimci hareket tarafından resmen ve merkezi olarak kınanmalıdır.

3. Enternasyonal’in ilk yılında Rus taktiğinin istikrarlı bir burjuva rejimine sahip ülkelerde ve ayrıca Avrupa dışı ve sömürge ülkelerinde uygulanmasına verilen aşırı önem, revizyonist tehlikenin geri gelişinin ilk tezahürüydü.

İkinci dünya savaşı sırasında bile, kapitalist emperyalist merkezin siyasi ve askeri kontrol yoluyla erişimi, gezegenin yerli toplumunun ilkel ekonomik biçimlerini koruyan alanlarına kadar uzanıyor, bu emperyalist merkez Rus Devletini de içeren, büyük bir koalisyonda bir araya getirilmişti.

Sonuç olarak yerel taktikler, genel devrimci stratejinin yalnızca yönleri olabilir; amaç her şeyden önce, küresel proleter partinin programatik netliğini yeniden tesis etmek ve ardından her ülkede örgütünün ağını yeniden kurmak olmalıdır.

Bu mücadele, oportünizmin yanılsamalarının ve ayartmalarının azami ölçüde egemen olduğu bir çerçeve içinde, ideolojik alanda faşizme karşı özgürlük haçlı seferi lehine propaganda, ve sayısız parti, grup ve hareketin liderliği tarafından birlikte sunulan koalisyonların, blokların, kaynaşmaların ve yanıltıcı taleplerin pratik politikasında gelişir.

Proleter kitlelerin devrimci partinin diğerlerinden önemli ölçüde farklı olarak yeniden inşası ihtiyacını anlamaları tek bir şekilde mümkün olacaktır. O da, oportünist cümbüş ve politikacıların akrobatik kombinasyonlarına olası bir tepki olarak değil, daha çok temel ve merkezi bir yönerge olarak partiler arasındaki anlaşmaların uygulanmasının tarihsel olarak geri alınamaz reddini ilan etmektir.

Geçici aşamalarda bile, partinin katıldığı hareketlerin hiçbiri bir süper parti veya bir grup bağlı partinin üzerinde duran daha yüksek bir hareket tarafından yönetilmemelidir.

Küresel politikanın modern tarihsel evresinde, proleter kitleler, ancak teorisinde, eyleminde, ayaklanma hücumuna hazırlıkta ve iktidar yönetiminde sağlam olan tek bir parti etrafında sınıf birliğini gerçekleştirerek devrimci hedefler için seferber edebileceklerdir.

Sınırlı olsa da, Partinin her tezahüründe, kitlelere burjuvanın uluslararası ekonomik ve politikal egemenliğinin ve - kesin olmayan, ancak bugün daha da güçlenen - onun rejiminin varlığını tehdit eden çelişkileri ve sarsıntıları kontrol etme konusundaki müthiş kapasitesinin yoğunlaştırmasına karşı çıkmak için tarhisel çözüm tek olası alternatif olarak görünmelidir.

"Prometeo", n° 7, Mayıs-Haziran 1947