Enternasyonal Komünist Partisi

2022
İran İşçi Sınıfı Gıda Krizine Karşı Ayakta

(Il Partito Comunista, 416, 2022)

Proleterlerin İslam Cumhuriyeti adı verilen kapitalist rejimin baskıcı güçleriyle karşı karşıya geldiği şiddetli kitlesel protestolar, çoğu işçinin zaten yoksulluk içinde yaşadığı, son derece yüksek enflasyon oranlarına sahip bir ülke olan İran’da artık dönemsel değil.

Son olarak, artan ilaç, benzin ve özellikle buğday fiyatları "gıda protestoları" olarak adlandırılan protestoları tetikledi.

Partimiz her zaman bu tür çalkantılara ve bunların nedenlerine, özellikle de son yıllardaki işçi protestoları ve mücadele hareketlerine yakın ilgi göstermiştir: "İran’da komünizmin ve proletaryanın ulusal sınırlar içinde müttefiki yoktur" (Il Partito Comunista No. 336); "Proletarya isyan ettiğinde" (No. 387); "İran’daki son proleter ayaklanma" (No. 389); "Irak-İran-Ürdün sosyal savaş sonrası patlayabilir" (No. 390); "İran’da sosyal durum" (No. 396); "Irak ve İran isyanları sert bir şekilde bastırıldı" (No. 398); ve "İran proleter isyanını saptırmak için askeri provokasyonlar" (No. 399).

İşçiler ön saflarda

İran’da 2018 ve 2019’daki kitlesel hareketler Haziran-Temmuz 2009’daki hareketten farklıydı. 2009 yılında seçimlere hile karıştırıldığı iddiasıyla ortaya çıkan ve orta sınıflar, aydınlar, öğrenciler ve sözde sivil toplum tarafından yönetilen hareketin ana arenası Tahran’ın merkeziydi ve örgütsel çekirdeği üniversiteler ve camilerdi. Grevler harekete eşlik etmiyordu, işçiler seyirci kalıyordu.

2018 ve 2019’da gerçekleşen hareketler ise İran proletaryasının henüz sınıf temelli sendikal örgütler kurmayı başaramaması ve sınıfın partisiyle bağlantılı olmaması nedeniyle yine sınıflar arası bir karaktere sahipti; ancak büyük kent merkezlerinin çeperlerinde yaşayan ve aralarında çok sayıda gencin de bulunduğu proleter kitlelerin katılımına tanık olduk.

Proletaryanın bu mücadelelere kararlı katılımı, protestoların nedenleri (ekonomik ihtiyaçlar); gösterilerin yapıldığı yerler (işçi sınıfı banliyöleri); bu banliyölerin birçoğunun mücadelelere katılması; çok sayıda grev; ve ayaklanmalarda hangi binaların hedef alındığı - genellikle polis karakolları, Pasdaran ve Besic’in İslami milislerinin karargahları ve İslami vakıfların ofisleri - ile doğrulanabilir.

Bu özellikler, 2009 toplumsal hareketinin proleter olmayan unsurlarının çoğunu kenarda tuttu ve mevcut hareketin, burjuvazinin bir kesiminin ifadesi olmayan her hareketi görmezden gelme ve ekonomik ihtiyaçların köhnemiş burjuva idealleştirmelerine kadar geri götürülemeyen her ifadesini değersizleştirme konusunda her zaman çok gayretli olan uluslararası burjuva basını tarafından görmezden gelinmesini garanti altına aldı.

2019 sonbaharı, İran kapitalist rejiminin 1.500 protestocuyu öldüren devlet baskısıyla bu protestoların doruk noktasına ulaşmasına tanık oldu.

2020 yazı, İran’daki çeşitli işçi sektörlerinin çalışma ve yaşam koşulları nedeniyle önemli grevler ilan etmesine tanık oldu. Belediyelerde, hastanelerde, petrol ve gaz sahalarında, ağır makine fabrikalarında, şeker fabrikalarında, çelik fabrikalarında, enerji santrallerinde ve madenlerde çalışan işçiler bu önemli grevlere katılanlar arasındaydı.

Son otuz yılın en büyük grev dalgası olan hareket, İran genelinde yaklaşık 50 fabrikaya yayıldı; ancak uzun ömürlü olmadı ve bazı işyerlerinde sadece birkaç küçük kazanım elde ederek sonbaharda bir dizi münferit grevle sönümlendi.

2021 yazında petrol ve petrokimya işçileri tek başlarına ama öncekinden çok daha fazla sayıda sokağa çıktı. Bir aydan kısa bir süre içinde grev 100’den fazla fabrikaya yayılırken, sektördeki işçilerin büyük çoğunluğu greve katıldı. Baskılar ve işten çıkarmalar grevi sona erdirmeye yetmedi.

İslami Çalışma Konseyleri (Şora-ye Eslami) ve rejimle bağlantılı diğer işçi teşkilatlarına örgütlenmeyi reddeden grevciler, faaliyetlerini mücadeleci işçiler ve sendika militanlarından oluşan Petrol Taşeron İşçileri Örgütlenme Konseyi ile koordine etti. Grevi aylarca sürdürmeye çalışsalar da, hareketin bir önceki yılla aynı kaderi paylaşmasını engelleyemediler ve nihayetinde önemli bir sonuç elde edemediler.

Sınırlılıklarına rağmen 2020 ve 2021 mücadeleleri İran işçi sınıfı için önemliydi ve bu ülkedeki ve ötesindeki mücadeleci işçiler tarafından yıllarca, hatta on yıllarca hatırlanacak bir deneyim ortaya koydu.

2022 Protestoları

Şubat ayında ülke genelinde binlerce öğretmen üç gün üst üste protesto gösterilerinin ardından bir günlük greve gitti. 1 Mayıs’ta, çoğu eyleme öncülük eden koordinasyondan olmak üzere yaklaşık 40 kişi tutuklandı. Demiryolu işçileri de greve gitti. Aynı gün İran hükümeti başta yemeklik yağ, yumurta ve süt gibi temel gıdalar olmak üzere birçok ithal ürüne yönelik sübvansiyon desteğini durdurdu.

Cumhurbaşkanı Raisi’nin "tahıl, ilaç ve benzin fiyatlarının hiçbir koşulda artmayacağı" sözüne rağmen, kısa vadede Ukrayna’daki savaşın neden olduğu tahıl fiyatlarındaki artışla birlikte 5 katına çıkarken, un fiyatı ortalama 27.000 riyalden 160.000 riyale yükseldi.

Protestolar petrol zengini Huzistan eyaletinde başladı ve en az bir olayda polis protestoculara ateş açtı ve tahıl depoları yağmalandı.

Hareket 12 Mayıs’tan bu yana eyaletin dışına da yayıldı. Tahran, Tebriz ve İsfahan gibi büyük şehirlerde gösteriler düzenlendi; toplamda 19 şehir ve 31 ilden bir düzinesinde eylemler görüldü. Devlet baskısı nedeniyle şu ana kadar altı kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

Burjuva medya kuruluşları sadece Ayetullah Humeyni ve Cumhurbaşkanı Raisi’ye karşı değil, özellikle de 1979’da devrilen İran’ın Batı yanlısı acımasız hükümdarı Rıza Şah lehine atılan sloganları haberleştirmekte gecikmedi. Bu son sloganlar, İran’daki gıda krizinden işçi sınıfı dışındaki toplumsal katmanların da etkilendiği gerçeği ile birleştiğinde, mevcut protestoların hala sınıflar arası bir karaktere sahip olduğunu gösteriyor. Hem burjuva iç muhalefeti hem de özellikle onun sürgündeki ve illegal örgütleri şüphesiz bu hareketi ülkedeki nüfuzlarını genişletmek için kullanmaya çalışacaklardır.

Ancak, rahatsızlığın sınıflar arası karakteri, ülkedeki gıda krizinin yıkıcı etkilerine maruz kalanın toplumun diğer kesimlerinden çok İran proletaryası olduğu gerçeğini gizlememelidir.

İranlı işçiler, gıda krizine karşı kendilerini sendikal mücadele eylemleriyle ve bu amaçla burjuva partilerinin etkisinden bağımsız, rejimin mevcut sendikalarının dışında ve onlara karşı kendi örgütlerini, yani kendi sınıf sendikalarını kurarak savunma fırsatını değerlendirmelidir.

Bu mücadelede sadece, İran’ın ilk Komünist Partisi’nin ait olduğu Komünist Enternasyonal’in mirasçısı olan partileri Enternasyonal Komünist Partisi ile bağlantı kurabileceklerdir.