Enternasyonal Komünist Partisi

2022
Kazakistan’da İşçi Sınıfı Nelere Kadir Olduğunu ve Ne Yapacağını Gösterdi

Kazakistan’ın proleter kitleleri, ülkedeki burjuva düzenin temellerini sarsan cesur bir ayaklanmanın başını çektiler

Bu günler katliamla sona erse de, işçiler tarafından ortaya konulan şokun gücü ile başa çıkamayan devlet aygıtının zirvesi, isyanı bastırmak için yabancı müdahaleye başvurmak zorunda kaldı. Düzeni sağlamak için makineli tüfekler ve bir kurşun yağmuru gerekti. İlk olarak, Kazak burjuvazisinin silahlı kuvvetleri, isyancı Kazak proleterlerine kısıtlama olmadan saldırdı. Sonra, bunlar yeterli olmadığında - herhangi bir burjuva ordusunun "milliyetinin" ne kadar zayıf olduğunu gözler önüne sererek - Toplu Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün altı ülkesinin - Rusya, Belarus, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan – birlikleri terör uygulayarak kapitalist sömürünün "normalliği" yeniden kurmak için isyana müdahale etti.

Burjuvazi, kendi suretinde bozunuma uğrattığı bir dünya üzerindeki kontrolünü kaybetmekle karşı karşıya kaldığında, kötüleşen yaşam koşullarının köşeye sıkıştırdığı işçileri boyunduruk altına almak için terör ve yalanlardan başka bir kaynağının olmadığını göstermiştir. Katil burjuvazi, sermayenin rezil rejiminin çökmekte olan yapısını ayakta tutmak için, gerçek dünyanın on yıllardır giderek karikatürleşen ve fantastik temsillerinden beslenen kamuoyuna inanılmaz yalanlar söylüyor.

Böylece, fabrikalardan çıkan işçi alayları ve ülkenin birçok şehrinin kalbindeki banliyölerden kurumsal binaları basmak için uğraşan proleterlerin etkileyici gösterileri, ayaklanmanın ilk günlerinden sonra ülke genelinde uygulanan sokağa çıkma yasağına ve gösteri yasağına karşı çıkmaya cesaret edenleri öldürmek için uyarı yapmadan ateş emri vermekten çekinmeyen Cumhurbaşkanı Kasım-Cömert Tokayev tarafından “terörist” ilan edildi.

Kapitalist dünya düzeninin bu ıstırap yıllarında her yerde yayılan komplo efsanesi, yine rezilce ortaya atıldı: Kazak yöneticiler, onların Rus ve Çinli yandaşları ve çürümüş Stalinizmden ilham alan sayısız siyasi yapı için isyan, yabancı güçler tarafından yaratılmış ve yurtdışından iyi eğitimli terörist provokatörler tarafından organize edilmiş olsa gerekti.

Yurtdışından gelen, tamamen silahlı ve iyi eğitimli gerçek teröristler, komşu kapitalizmlerin düzenli birlikleri olarak Kazakistan’a gerçekten geldiler - amaçları isyanı desteklemek değil, onu kana boğmaktı. Ayaklanmanın en şiddetli anında, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinden yüzlerce askerle birlikte 3.000 Rus askeri, siyasi rejimin ve burjuvazinin en önde gelen unsurlarının güvenliğinin yanı sıra iktidarın tesislerini ve saraylarını savundu.

Çeşitli unsurlar, darbe yapmak için yabancı güçler veya milliyetçi veya İslamcı ideolojilerden ilham alan organize Kazak grupları tarafından planlanan bir tezgah tezinin inandırıcılığını ortadan kaldırmaya katkıda bulunuyor. Çok sayıda video, proletaryanın şehir merkezlerindeki gösterilere çok büyük katılımını ve fabrikalardan ve madenlerden kitlesel olarak çıkan işçi alaylarını göstererek, protestonun gerçek bir proleter öfke ortamında kendiliğinden doğduğunu belgeliyor.

Bu durum, isyanın olgunlaştığı bağlam göz önünde bulundurulduğunda doğrulanıyor. Kalkışmanın ekonomik gerekçeleri -hükümet tarafından 1 Ocak’ta kararlaştırılan petrol fiyatının iki katına çıkarılması- bariz. Protestonun, ülkede köklü bir sendikal çatışma geleneğinin ardından, son yıllarda boyut kazanan uzun bir işçi mücadeleleri döneminin zirvesinde patlak vermesi de tesadüf değil. Son zamanlarda işçilerin hoşnutsuzluğu artıyor: 2021’de grev sayısı önceki üç yıldan daha yüksekti. İşçi mücadelelerinin bu yükselişinde, petrol fiyatlarındaki artış, zaten çok düşük ücretlerin satın alma gücünü önemli ölçüde aşındıran bir enflasyon eğilimine ilişkin yaygın kaygıyı alevlendirdi. Kazakistan’da asgari ücret ayda 100 doların biraz üzerinde, ortalama ücret ise 300 doların biraz üzerinde.

Ayrıca, esasen çok zengin yatakları kullanan yeraltı kaynakları endüstrisi sayesinde ekonomi son otuz yılda uzun ve neredeyse kesintisiz bir gelişme evresinden geçmiş olsa da, bu gelişme işçilerin maaşlarını en ufak bir oranda iyileştirmedi. Kalkınmanın meyveleri, sektördeki çok uluslu şirketlerle bağlantılı, çoğunlukla aynı devlet aygıtına bitişik mineral kirası lordlarının sınırlı oligarşisine gitti.

Bu nedenle, proleter isyanının, yerel ve uluslararası burjuvaziyi paniğe sürüklemesi, maden gelirlerinin zengin pastasını yitirmekten ve kontrolden çıkmış bir proletaryanın savaş alanına en büyük güçle, aşırı fedakarlık pahasına radikal araçlar kullanarak inmeye istekli olmasından endişe duyması hatta dehşete kapılması şaşırtıcı değildir.

İsyanın kıvılcımı, petrol zammının açıklanmasının hemen ardından ülkenin güneybatısındaki Hazar Denizi’ne bakan Mańğystau bölgesinde 1 Ocak Cumartesi günü yapılan ilk mitinglerle ateşlendi. Protesto, sağlam bir işçi mücadelesi geleneğinin merkez üssü olan Zhanaozen şehrinde gelişti. Daha 2011 yılında, Ozenmunaigas petrol sahası işçileri, yetkililer tarafından yasadışı ilan edilen ancak altı aydan fazla süren ve 16 işçinin katledilmesiyle sonuçlanan bir grev gerçekleştirmişti.

Bir kez daha, Ozenmunaigas işçileri protestoları ilk başlatanlar arasındaydı. Yakında Kuzey Buzaçi, Karazhanbas ve Kalamkas petrol sahaları ve Aktau, Atyrau ve Akşukur şehirleri onları izledi. 4 Ocak’ta kalkışma, Almatı, Nur-Sultan, Aktobe, Uralsk, Qyzylorda, Şymkent, Kokşetau, Kostanai, Taldykorgan, Ekibastuz, Taraz’ı ve diğer birçok şehri içerecek şekilde ülke genelinde yayıldı.

Polis güçleriyle ilk çatışmalardan sonra protestolar, devletin baskıcı aparatını ezerek ve geri çekilmeye zorlayan isyancı bir karakterini edindi. 5 Ocak’ta isyancılar, Almatı ve Nur-Sultan’daki devlet kurumlarına saldırdılar, iktidarın saraylarına girdiler ve onları yıkmaya başladılar. Aynı zamanda diğer birçok şehirde belediye binaları basıldı.

Cumhurbaşkanı Tokayev, hükümeti petrol fiyatını hatalı bir şekilde ikiye katladığım için beceriksizlikle suçlayarak feshetti, fiyatı düşürdü, ancak aynı zamanda göstericileri "terörist grupları" olarak nitelendirdi.

Bu arada, isyancılar silahlanmanmaya ve askerleri ve polisleri silahsızlandırmaya ve kaçırmaya başladılar ve böylelikle her iki taraftaki ölümlerin yaşandığı çatışmalar başladı.

Uluslararası hammadde fiyatları sarsılırken, Rus özel kuvvetlerinin ilk operasyonları başladı ve onlarca Kazak egemen sınıf üyesi aileleriyle birlikte kurtarıldı. Göstericiler, muhtemelen düşman sınıfının en önde gelen unsurlarının güvenliğe ulaşmasını engellemek amacıyla Almatı uluslararası havaalanını işgal etti. Ülkenin en önemli şehrinin havaalanının kontrolünü derhal ele geçiren Rus birliklerinin gelişi, Tokayev ve yandaşları için kurtuluş anlamına geliyordu. Burjuva terörü, resmi kaynaklara göre 164 kişinin ölümüne ve takip eden günlerde kitlesel tutuklamalara yol açarak şu anki 12.000 tutukluya ulaştı.

Distopik sermaye düzeninin yeniden kurulması, tüm dünya burjuvazisinin siyasi temsilcilerinin açık veya örtülü alkışlarını aldı. Pekin’in Tokayev kasabına açık desteği, Washington’un ikiyüzlü "insan hakları" sloganını yineleyerek verdiği örtük destekten farksızdı. 10 Ocak’ta ABD ve Rusya arasındaki görüşmelerde ezilen ve katledilen Kazak proleterlerinin kaderi için Washington’daki Demokratların ne kadar kaygılı olduğunu gördük: Ukrayna’nın NATO’ya katılmı tartışılırken Kazakistan’dan bahsedilmedi. Bu arada, isyan nedeniyle alevlenen petrol fiyatları, tehlikenin önüne geçilince önceki seviyelerine indi.

Mahzun Tokayev, ülkenin dizginlerini elinde tutmaya devam ederken yeni hükümeti atadı, güvenlikten sorumlu olanları tasfiye etti ve durumun faturasını “uluslararası standartlara göre bile aşırı zengin bir sınıf yaratan" halefine kesti. Böylelikle herkesin bildiğini, eski "Sovyet" hakim sınıfının unsurlarının, burjuva sınıfına üyelikleriyle mükemmel bir süreklilik içinde, devlet boyarlarından kapitalist oligarklara dönüşümü sorunsuzca başardığını itiraf etti.

Egemen sınıf, kan banyosundan sonra utancını örtmek için bir paçavraya ihtiyaç duyduğunda, burada yaşananların gerçek anlamını kitlelerin gözünden silip sorunun tamamen yozlaşmış eski başkanın adam kayırmacılığında yatıyor olduğuna inandırmak için, bu yalanlar seline cüretkar bir aldatma çalışması ekleyebilir

Ancak sınıf mücadelesinin ateşi asla tamamen sönmez ve Kazakistan şehirleri tekrar yanacaktır. Kazak proleterleri, iş mücadeleye geldiğinde proletaryanın yapabileceği kahramanlığı göstererek, devlet aygıtının şiddetiyle yüzleşerek, silahlanarak, polis ve askerleri yakalayıp silahsızlandırarak, savunarak ve saldırarak, fabrikaları, madenleri, yolları ve hatta bir havaalanını kapatarak ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Başlarında devrimci partiden ve başta Rusya’daki işçi sınıfı olmak üzere diğer ülkelerdeki proletaryanın dayanışmasından yoksun oldukları için daha ileri gidemediler.

Bu kez aldatılarak değil, kaba kuvvetle yaralanan ve dövülen proletarya, kaçınılmaz olarak yeni bir isyanda ayağa kalkacak ve ancak tüm milli sınırların üzerinde nasıl birleşeceğini bilirse ve kendisini vazgeçilmez mücadele organıyla, Enternasyonal Komünist Partisi ile donatırsa zafere doğru gidecektir.

Zira, komünist devrimin tarihin gücüyle bilenen kılıcı, burjuvazinin yalanlarından daha güçlüdür.