|
||
|
Kapitalist krizin ücretli kitleler üzerindeki etkisiyle ve Amerikan ülkelerinde artan toplumsal huzursuzlukla karşı karşıya kalan her türden oportünistler, kendilerini solcu ilan eden farklı partilerin birliğini ifade eden cepheler oluşturma çağrılarını güçlendirme zamanının geldiğini varsayarlar. İşçilerin yaşadığı iniş çıkışlara bir çözüm olarak öne sürdükleri sloganlar işçi ve halk hükümetinin, ulusal kurtuluş hükümetinin, gerçek demokratik hükümetin ortaya çıkışını, sosyal programlarla çoğunluğu gözeten, ulusal egemenliği savunan, emperyalist ülkelerden ve IMF gibi örgütlerden bağımsız, yani “ilerici” bir burjuva hükümeti öngörür. Ama oportünizm tarafından desteklenen ve sonunda burjuva siyasetinin ve onların “sosyalist” olarak adlandıracak kadar ileri gittikleri milliyetçi hükümet programlarının varyantları haline gelen bu siyasi cepheler, nihayetinde kapitalist sömürüye süreklilik veren bir yanılsama, bir yalandır. Amerika kıtasındaki ülkelerde ve tüm dünyada işçilerin sınıf mücadelesinin yeniden başlamasının yolu, zorunlu olarak sözde birleşik cephelerden, görünüşte burjuvazi ve emperyalizmle savaşmak isteyen fakat aslında işçilerin hoşnutsuzluğunu yalnızca sınıf uzlaşmasına yönlendiren bu cephelerden kopuştan geçecektir.. Aynı şekilde bu cepheler de işçileri seçimlere katılıma, anayasal reformlara, legalizme ve burjuva demokrasisinin savunulmasına yönlendirmektedir.
Venezüella’da kendilerini solcu ilan eden Bolivarcıların burjuva hükümetinin kendi parti cephesi “Polo Patriotico” (Vatansever Kutup) var. Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) ve parlamenter solun çeşitli partileri ve hareketleri tarafından teşkil ediliyor. Chavismo hükümeti, Yerel Tedarik ve Üretim Komiteleri (CLAP) gibi seçim kampanyalarına entegre olan, kontrolü altındaki hareketleri teşvik etti. Chavismo’nun ayrıca, çok sayıda gerçek üyesi olmasa da, hükümetin tam desteğine sahip olan ve seçim medyası yapısına eklenen, nüfusun farklı kesimlerinde faal sendikal örgütleri mevcut. Şu anda, bu cephe ekonomi politikalarını değiştirerek, ekonominin kontrolünde özel teşebbüse daha fazla yer veriyor ve ulusötesi sermaye için cazibe merkezleri geliştiriyor. Kendisini solcu olarak tanımlayan bu oluşum, toplumsal barış, ideolojik kafa karışıklığı ve baskı ortamında kapitalist sömürünün sürekliliğini garanti altına alan gerici bir siyasi cephedir.
Halkçı Devrimci Alternatif (APR), çoğu önceden Vatansever Kutup’un bir parçası olan ancak Nicolás Maduro liderliğindeki mevcut burjuva Bolivarcı hükümete yönelik eleştirileri nedeniyle ondan ayrılan bir dizi parti ve hareketi kapsıyor. Bu cephede Venezuela Komünist Partisi (PCV), Patria Para Todos (PPT), Izquierda Unida (IU), Lucha de Clases, Partido Revolucionario del Trabajo (PRT), Movimiento Bolivariano Revolucionario – 200, Red Autónoma de Comuneros, Compromiso País (COMPA) ve Somos Lina gibi yapılar bulunuyor. Bu cephe, 2020 parlamento seçimlerine katılmak için ortaya çıktı ve Kasım 2021 bölgesel seçimlerinde adaylarını sundu. Siyasi açıdan, devlet kapitalizmine merhum Hugo Chavez liderliğindeki devlet kapitalisti programa geri dönmeyi teklif ediyorlar. Polo Patriotico örneğinde olduğu gibi, Halkçı Devrimci Alternatif de petrol gelirlerindeki önemli düşüşle birlikte zayıflayan halkçı bileşenlerden oluşan, kendisini solcu olarak tanımlayan, programı ve siyasi yönelimi kapitalist sömürüye süreklilik kazandırmayı amaçlayan gerici bir siyasi cephedir.
Nihayetinde, Venezuela’daki seçim sonuçları, ayrıntılara girmeden, burjuva egemenliğine süreklilik kazandırmış ve her bir siyasi cephenin ulaştığı kotalar, burjuvaziye işçileri aldatmaya ve sömürmeye devam etmek için farklı alternatifler sunmuştur. İşçiler, önümüzdeki yıllarda da cumhurbaşkanının seçilmesi veya görevden alınması için sürdürülecek ve burjuva iktidarının onları kendi talepleri ve çıkarları için verdikleri mücadelelerin dışında tutmaya çalışacağı yoğun bir seçim ajitasyonuna maruz kalmaya devam edecek.
Meksika’da (Morena’nın diğer partilerle ittifakı), Şili’de (sosyalist partinin katıldığı “Frente Amplio”ve komünist partinin entegre başka bir ittifak), Uruguay’da (Frente Amplio), Arjantin’de (Frente de Todos), Nikaragua’da (Alianza Unida Nicaragua Triunfa), (yeni cumhurbaşkanının kendini "chavista" ilan ettiği) Honduras’ta kendilerini “sosyalist” ve “komünist” olarak adlandıran reformist partilerin kendilerini “merkezci” veya “ılımlı” olarak adlandıran sağ partilerle birlikte yer aldığı cepheler hakimdir. Kitlelerin hoşnutsuzluğunu kanalize etmek için ortaya çıktılar ve programları kapitalist sömürüye en ufak bir tehdit oluşturmuyor. Brezilya’da Lula Da Silva’nın İşçi Partisi’nin daha önceki hükümetlerde bulunan sağcı partiler ve kişiliklerle ittifaklarını görüyoruz; ve bu gidişatın olası eleştirmenlerinin, “gerçek solcu” bir alternatif cephe önerisini sunmaları veya rotalarını değiştirerek daha büyük seçim olanaklarıyla, onlarla birlikte var olacak bir akım olarak mevcut cephelerde kalmaları uzun sürmeyecektir. Kolombiya’da, siyasi hareketi yasallaştırılmamış olan Gustavo Petro’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı etrafında olası bir cephe olabilir; ve oportünist sol, Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri’nin (FARC) terhis edilmiş üyeleri de dahil olmak üzere, bu Cepheye entegre olabilir. Sonuç olarak, bu “solcu” cephelerde seçim hesapları ağır basıyor.
Arjantin’de ayrıca, “üçüncü ulusal siyasi güç” olmakla ve parlamentoda “sol kanadı” temsil etmekle övünen solcu bir seçim koalisyonu olan, “patronların partilerinden sınıf bağımsızlığı” iddiası ile Sol ve İşçi Cephesi - Birlik’i (FIT-U) görüyoruz. Partido Obrero, Partido de los Trabajadores Socialistas ve Izquierda Socialista ile diğerlerinden oluşuyor. Sol Cephe’nin yirmi yedi maddelik bir programı var, asgari ücrete dikkat çekiyor, dış borcun ödenmesini reddediyor, bankaların, petrolün, madenciliğin, telekomünikasyonun ve tarımsal dış ticaretin tazminatsız kamulaştırılmasını savunuyor, bunların yanı sıra demiryollarının işçilerin kontrolüne teslim edilmesini talep ediyor. Bu Cephe, sözde “Marksist” söyleme rağmen, bu partilerin burjuva hükümetlerine ve parlamentoya entegrasyonunun bir yolu haline gelen bir “işçi hükümeti” çağrısında bulunuyor.
Devrimci hareketin biriktirdiği tarihsel deneyim, işçiler arasındaki etkilerini genişletme ya da burjuva gericiliğinin pozisyonlarına karşı koymak için güçlerini birleştirme iddiasıyla, diğer sözde proleter hareketlerle siyasi cepheler inşa eden partilerin izlediği feci yolu göstermektedir. Bu yola girenler, bağımsızlıklarını feda ettiler ve öncü rollerini terk ettiler; kendilerini kitle hareketinin kuyruğuna koyarak aktivizm, ekonomizm, öncünün rolüne ilişkin çarpık fikir havuzuna düştüler (Bkz. Lenin: “Ne Yapmalı?”). Sözde “sol” tarafından, uluslararası oportünizm tarafından desteklenen tüm bu cepheler, her zaman sınıf mücadelesinin sapmasına ve tüm hoşnutsuzlukların burjuva demokratik “çözüm”e yönlendirilmesine yol açtı: işçi ve halk hükümeti. “Sosyalizm” diyen tüm bu cepheler demokrasi iddiasında bulunuyor (ki tek demokrasi burjuva demokrasisidir, başka demokrasi yoktur!), proletarya diktatörlüğünü sosyalist dönüşümü yaşatmak için tek araç olarak reddediyor ve burjuva sınıf diktatörlüğünü rahatsız etmeyen reformlar ve toplumsal düzenlemeler talep ediyor.
Proletaryanın bir kısmının kendisini diğer partilerde ve özellikle kendilerini soldan ilan eden partilerde örgütleme eğiliminde olduğu ve “güçleri birleştirme” ihtiyacının her zaman mevcut olacağı doğrudur. Ancak devrimci güç birliği yöntemi, eleştiri silahını kullanmaya ve farklı oportünist konumlarla yüzleşmeye dayanır ve bu, dünyanın dört bir yanındaki oportünistlerin sunduğu farklı cephelerle mümkün değildir. “Komünist Partisinin esas amacı, hemfikir olmadığı proleter siyasi partiler ve akımlar pahasına gücünü ve etkisini artırarak proletarya arasında zemin kazanmak ise, Komünist Parti bu amaca, proleter mücadele gerçekliğine, aynı anda hem ortak eylemi hem de karşılıklı çatışmayı mümkün kılacak bir zeminde – fakat her zaman partinin programatik ve örgütsel fizyonomisinden asla ödün verilmemesi koşuluyla katılarak ulaşabilir.” (Roma Tezleri, 1921).
Devrimci Yolda
Sözde “solcu” partilerin “kapitalistlerle”, “neo-liberallerle”, “sağla” yüzleşmek için cepheler oluşturmaya yönelik tüm oportünist politikası, Amerika’daki farklı gruplaşmaları oluşturan farklı katmanlar için ortak bir politikadır. Kendilerini “sol”, “sosyalist” ve “komünist” olarak adlandıran, ancak proletaryayı aldatıcı bu ihanet politikasını benimseyenler, kısaca karşı-devrimci bir politika uygulayanlardır.
Genel olarak bu cepheler, sonuçta, herhangi bir talep veya yasal reform için herhangi bir seferberliği üstlenecek birliğin, oy ve parlamentarizm arayışının hizmetine sunulduğu noktaya kadar, seçim katılımına odaklanmaktadırlar. Birçok örnek olmasına rağmen, bu durumda Brezilya’da farklı sendikalar ve toplumsal hareketler tarafından desteklenen, derin bir seçim geçmişine sahip sözde “Fora Bolsonaro” (Bolsonaro Dışarı) hareketinden bahsedebiliriz. Aynı şekilde, bu cepheleri karakterize eden aktivizm, farklı sınıfların ve toplumsal tabakaların özlemlerini tek bir programda birleştirmekle sonuçlanır. Bu parti ittifaklarına katılım, proletaryanın partisinin devrimci öncü rolünden vazgeçmesi ve proletaryanın sınıf konumuna yabancı programlara boyun eğmesi anlamına gelir.
Bu cepheler, hepsi de vatanı ve ulusal egemenliği savunan, “işçi” ya da “işçi ve köylü hükümetleri”nin veya ulusal kurtuluş hükümetlerinin kurulması çağrısında, yani kapitalizm ve burjuva demokrasisinde eşit ölçüde birleşme eğilimindedir.. Ve sosyalizmin “sosyalist anavatan”, “sosyalist demokrasi”, “sosyalist piyasa”, “sosyalist girişimler” vb. gibi göze batan kavramların tanıtımının sıfatı haline gelmesi yaygındır. Proletarya, burjuva parlamentoyu veya burjuva devleti ele geçirmek için savaşmaz. Proletarya, burjuvazinin iktidarını devirmek ve onun tüm siyasi, ekonomik ve toplumsal kurumlarını yok etmek için savaşır. Ne kadar ilerici ve anti-kapitalist görünse de, devrimci olduğunu iddia eden hiçbir program, proletarya diktatörlüğünü kurup uygulamıyorsa bir anlam ifade etmez. Bu işçi ve halk hükümetlerini ve ulusal kurtuluş hükümetlerini kurma çağrıları, proletaryayı Marksizm tarafından keşfedilen ve belirlenen tarihsel rotadan uzaklaştıran siren şarkılardır.
Bu çağda, emperyalist çağda proletaryanın devrimci hareketi, farklı ülkelerde kötü bir şekilde “solcu” kılığında oportünizmin sunduğu farklı rotalardan ayrı olarak yükselmek zorunda kalacaktır. Devrim niteliğindeki güzergahın koordinatları arasında şunlar yer alır:
1) Burjuva hükümetlerinde faşist mekanizmaların güçlendirilmesi, hatta ve özellikle bunlarda reformist, emekçi ya da sözde “ilerici” partiler yer alsalar bile, işçi sınıfının “gerçek demokrasi”, “katılımcı demokrasi”, “halk demokrasisi” veya burjuva demokrasisinin liberal biçimlerine dönüş talep etmesi için bir argüman olarak kullanılmamalıdır. Proletaryanın karşı karşıya olduğu tek diktatörlük, ister parlamenter demokrasi, ister diktatör ya da otoriter hükümet figürünü görünümünde olsun, burjuvazinin sınıf diktatörlüğüdür.
2) Küba, Venezuela, Nikaragua, Bolivya, Arjantin, Peru hükümetlerinin ve reformist partilerin önderlik ettiği ve kendilerini “solcu”, “sosyalist” ve hatta “komünist” ilan eden hükümetlerin, Amerika kıtasının geri kalan ülkelerinde olduğu gibi ülkelerini burjuvazinin ve emperyalizmin çıkarları doğrultusunda yöneten hükümetler olarak tanınması gerekmektedir.
3) Sınıfların ve partilerin ulusal dayanışmasına, “ulusal kurtuluş hükümetlerini” desteklemeye, anavatanın ve ulusal ekonominin savunulması çağrılarına yönelik herhangi bir davetin reddedilmesi şarttır. Muhtemel yeni emperyalist savaş karşısında, işçi sınıfını çeşitli ülkelerin yurtsever cephelerinde bütünleştirme ve harekete geçirme eğiliminde olan herhangi bir medya ve ideolojik kampanyaya karşı mücadele etmesi gerekir. Emperyalizmi kızıla boyayarak veya demokratik kılıkta desteklememek; aksine, devrimci bozgunculuk çağrısı yapmak lazımdır.
4) Birleşik cephelerin manevra ve oportünist taktiğinin, yani kendilerinde proleter hiçbir yanı olmayan sahte sosyalist ve komünist partileri, sözde “proleter birliği” veya “proleter birliği” yaratmak için hükümet koalisyonunu terk etmeye davet etme ve “devrimci birlik” oluşturma düşüncesi reddedilmelidir. Bu, istisnasız olarak, bugün Arjantin, Venezuela vb. hükümetleri kontrol eden cephelerle yüzleşmeye çalışan farklı “sol” cepheleri ve bu parti cephelerinde iç akımlar olarak bir arada var olmak isteyen partileri içerir. Yalnızca işçi sınıfının ekonomik mücadele örgütlerini oluşturan cepheler, sözde “sınıf temelli” öncülerin değil, işçilerin aktif katılımıyla oluşturulan cepheler; bu cepheler örgütsel olarak “toplumsal hareketler” olarak adlandırılan veya proleter olmayanları bir araya toplayan ve sonunda sınıflar arasıcılığı besleyen örgütlere karışmadığı sürece kabul edilebilir.
Proleter mücadelelerde komünistlerin sosyalistlerle ittifakı (birleşik cephe) ve daha da kötüsü, parlamenter alanda ortak iktidarın yasal fethi (işçi hükümeti) hatalı taktiklerdir. Amerika’da ve tüm dünyada, sosyalist ve küçük-burjuva siyasi partilerle ittifaklar ve ittifak teklifleri (siyasi birleşik cephe taktikleri) tamamen terk edilmelidir. Tüm ekonomik ve yerel mücadelelerde yer alarak ve tüm örgütlerden ve tüm görüşlerden işçileri onlara daha büyük bir gelişme sağlamak adına davet ederek kitleler üzerindeki etkimizi genişletme eğiliminde olmalıyız, ancak partinin eyleminin, iç aygıta yönelik niyet ve talimatlarda değil, yalnızca kamu açıklamalarında olsa dahi, kendisini siyasi cephe, blok ve çeşitli partiler arasındaki ittifak komitelerine tabi kılınmasını, büyük bir gelişme gösterecek olsa bile kesinlikle reddediyoruz. Enternasyonal Komünist Partisi, "işçi hükümeti" biçimini alan, yani, çeşitli gruplardan komünist ve sosyalistlerin karışık çoğunluklarıyla iktidarın parlamenter fethi için çağrıda bulunan ajitasyon sloganından oluşan sözde "Bolşevik" taktiği ise daha da şiddetle reddetmektedir.
5) Oportünizm saflarındaki en tehlikeli akımlardan biri, proletarya diktatörlüğünün yerini alacak bir “işçi hükümeti”, “işçi ve köylü hükümeti”, “işçi ve halk hükümeti” için mücadele çağrısı yapan akımdır. İşçi hareketi, sonunda seçim sloganlarının bir parçasını oluşturan ve yalnızca kapitalist sömürünün sürekliliğine yol açan işçi hükümetlerinin kurulması için mücadeleye yönelik oportünist çağrıya yüz çevirerek proleter partinin izlediği yolu izlemelidir.
6) Burjuvazi, medya aygıtı ve partileri (sağ veya sol) aracılığıyla, işletmelerin herhangi bir şekilde millileştirilmesinin veya kamulaştırılmasının sosyalist bir uygulama olduğu tezini ilan eder. Hiçbir şey gerçeklikten daha uzak olamaz. Burjuva devletin malı haline gelen üretim araçları, sermaye niteliğini kaybetmez. Burjuva devleti ideal kolektif kapitalisttir. Ve bunun için "sosyalist" olarak lanse edilen tüm ulusallaştırmalar, aynı üretim ilişkilerinin, ücretli emeğin sömürülmesinin, farklı süreçlere uygulanan emek gücünden elde edilen artı değere el konulmasının sürdürülmesine dayanır. Bu durumlarda kolektif kapitalist olarak devlet, özel patronlar gibi işçilerin yüzleşmesi gereken patrondur. Bazı burjuva hükümetler tarafından uygulanan kamulaştırmalar, genel olarak, iflas etmiş kapitalist girişimcileri kurtarma ihtiyacına veya işletme maliyetleri ve fiyatları özel sektör tarafından üstlenilemeyen ve kâr getirmeyen hizmetler alanındaki kitlelerin taleplerine cevap verme ihtiyacına cevap vermiştir. Bu nedenle hükümetlerin bir süre şirketleri kamulaştırdığını, diğer zamanlarda ise ekonominin gidişatına göre özelleştirip özel sektöre iade ettiğini görüyoruz. Öte yandan işçileri özelleştirmelere karşı çıkmaya çağıran hareketler, oportünist partilerin öne sürdüğü hatalı bir konuma düşüyor. İşçiler için, işveren ister kamu ister özel olsun, işçi sınıfının birleşik mücadelesi, ücret artışı, iş gününün azaltılması ve işten çıkarmaların reddedilmesi talebine odaklanmalıdır.
7) İşçi sınıfının kapitalist sömürüden kurtuluşu ancak siyasi mücadele ve devrimci sınıfın siyasi organı olan komünist parti ile mümkündür. Ve bu komünist parti, eğer seçimlere ve parlamenter katılıma ve “işçi ve halk hükümetleri” aracılığıyla kapitalizmin yönetimine yönelirse, çok partili cephelerle bütünleşmiş, sınıflararası ve çok daha zayıf bir şekilde ortaya çıkıp öncü rolünü üstlenmekten aciz kalacaktır.
8) Burjuvazi devrilmeden ve proletarya diktatörlüğü kurulmadan hiçbir anti-kapitalist program uygulanamaz. İşçi sınıfının tüm ekonomik mücadeleleri, siyasi mücadelede, yani, egemen sınıfın, burjuvazinin iktidarının yok edileceği silahlı ayaklanmanın ardından iç savaşta birleşmelidir. Bu mücadele bir parti örgütü tarafından yönetilmedikçe zafere ulaşamaz.
9) Nasıl sömürücü sınıfın iktidarına karşı mücadele devrimci bir siyasi parti olmadan gelişemezse, ondan önceki ekonomik kurumların kökünü kazıma çalışmaları da onsuz gelişemez. Kısa olmayan tarihsel geçiş döneminde gerekli olan proletarya diktatörlüğünün partisi, enternasyonal komünist partisi tarafından açıkça uygulanması gerekecektir.
10) Sol partilerin cephe oluşturma politikası, kendilerini devrimci ilan eden ve sonunda sınıflararası ve milliyetçi programlar geliştiren ve bu oportünist eğilimi güçlendiren her türlü ittifakı destekleyen Latin ve Orta Amerika gerilla hareketlerine dahil olmuştur. El Salvador, Kolombiya, Peru, Nikaragua ve diğerlerinin deneyimlerini gördük ve proletaryanın, “radikal” görünümleriyle bile, aynı zamanda iktidardaki burjuvazinin sürekliliği için alternatif olan bu tür hareketlerle karıştırılmasına izin vermemesi önemlidir.
Yeni sınıf yükselişini hızlandırmak için hazır tarifler yok. Proleterlerin sınıfın sesini duymasını sağlamak için, partiyi gerçekte olduğu gibi göstermeyen, ancak devrimci hareketin etkin bir şekilde yeniden başlamasına zarar verecek şekilde işlevini bozacak hiçbir manevra ve çare yoktur. Devrimci hareketin yeniden başlaması, gerçeklerin gerçek olgunluğuna ve partinin buna uygun adaptasyonuna dayanır ve bunu ancak doktriner ve politik katılığı mümkün kılmaktadır.
Proletarya partisi, bu nedenle ve geçmiş deneyimler doğrultusunda, herhangi bir hareket ve siyasi örgütle komiteler, cepheler ve karma anlaşmalar oluşturmak için davetiyeler, açık mektuplar ve ajitasyon sloganları göndermekten veya kabul etmekten kaçınır. Bu hareket tarzı Amerika ve tüm dünya için geçerlidir.